2 Ocak 2012 Pazartesi

BİR ERKEK NASIL 40 YIL BAKİR KALMAYI BAŞARIR?

BİR ERKEK 40 YIL BAKİR KALMAYI NASIL BAŞARIR?

Öncelikle şunu belirtmek isterim. 40 sene  bakir kalmak bir çeşit başarıymış gibi, bakın bunları yaparsanız sizde bakir kalırsınız demek için bu hikayeyi sizlere sunmuyorum tabii ki.

Kiminiz gülecek, kiminiz alaylı bakacak, kiminiz bize ne diyecek, kiminiz özet geçsene lan diyecek (hikaye hatırı sayılır derecede uzun ve gerçek bir hayat), kiminiz hikayede kendinden birşeyler bulacak, kiminiz benden de beter insanlar varmış diye biraz moral bulacak.

Benim yazmam da ki amaç ise sizleri güldürmek veya sizlere duygu sömürüsü yapmak değil. Böyle bir hikayeyi kaydedip, ilerde yaşlandığım zaman tekrar okuyup ulan insan bu kadar sene hiç değişmez mi yine değişmemişsin diyip hayıflanmak olabilir belki, ya da okur duygulanırım ulan geçmişime…

Yaştan da anlaşılacağı üzere 1980 İstanbul doğumluyum. 3 çocuklu ailenin tekne kazıntısı denilen son erkek çocuğuyum. Benden 7 yaş büyük bir ablam ve 8 yaş büyük bir abim var.

Abim doğduktan sonra 1 sene sonra ablam doğunca, babaannem eşini kaybettiği için kendisine ses olur diye abimi köye yanına istemiş, abim onu annesi bellemiş 17 yaşına kadar da onun yanında kalmıştır. Her sene fındık için köye gittiğimizi biliyorum. Hikayede yer alan köy maceraları memleketim olan Ordu da geçmiştir. Köyde fındık toplamak için babaanneme yardım ederdik ama sanmayın ki karşılığıda para alırdık. Sadece yol paramız çıkardı maksat herkes birarada bulunsun yardım edilsin. Bütün hikayede yaklaşık 19 yaşına kadar her sene yaz tatilimi köyde geçirdim (bu da hikayede önemli bir nokta o yüzden değindim) abim hiç evde durmaz bizden kaçardı. Hiç abi bile dediğimi hatırlamam çocukluğumda sanki tamamen yabancı biri gibiydi.

Benden 1 sene önce yapılan  çocuk denemesinde doğumuna yakın düşmesi sonucu, 1 sene sonra ben dünyaya gelmişim.  Tabii  ablamın pabuç dama gidince çok kıskanmış hatta boğmak istemiş ama annem son anda yakalamış.

6 yaşına kadar hatırlayabildiğim ufak detaylar arasında, komşumuzun kızı sevgi var iyi aile dostlarının çocuklarından gürcan ve yine iyi aile dostu komşumuzun çocuğu erkan var.

Genellikle seksek vs. gibi oyunları onlarla oynuyoruz. Tabii ki o yaşta grupta kız ya da erkek olması hiçbirimizi gram etkilemiyor. Çünkü daha kimse ayrımların farkında değil.

Bu zamana kadar hatırladığım önemli detaylar arasında annemin üzerime fazla düşkünlüğü, kar yağdığında arkadaşlarımla kartopu oynamamı bile üşütürüm diye korkup göndermemesi. Benim evde yalnız kalıp ağlamalarım. Ablamla da hiç yıldızımız barışık değildi, işte bildiğin kavgalar genelde ben döverdim, saçlarını çekerdim üstünde tepinirdim. Biraz sessiz bir insandı en fazla ağlardı.

        1986 yılında ilkokula başlama zamanı gelmişti, saat 5.30 du sabah ilk defa bu kadar erken kalkıyordum daha wc ye gider gitmez ilk gün korkusu, uykudan uyanma gibi bazı sebeplerden midem kasıldı ve kustum. Bu kusmalar sabah uyanmaya alışana kadar, birkaç gün daha devam etmişti hatta.

İlk gün okula annem beni bıraktı sınıfa teslim ederken gözünden yaşlar süzülmeye başladı, beni de tuttu ağlama krizi beni öğretmene teslim edip gidiyordu çünkü. Öğretmen beni teselli etmek için hatırlayamadığım bir şeyler zırvalamıştı ama benim aklım evdeydi annemdeydi. Daha ilk teneffüste kendimi bahçeye attım ortama alışmaya çalışıyordum ki, ders zilinde herkesin sınıfına gitmesiyle ortada kaldım. Çünkü sınıfımı bilmiyordum aradım onca sınıflık içinde hangisiydi bilemiyorum ki, çömeldim yine ağladım. Sonra bir öğretmen beni ağlarken buldu gülümseyerek sordu ne oldu diye sınıfımı bulamıyorum dedim. Neyse bir şekilde sınıfımı bulmuştu öğretmen.
    
          Az çok hatırladığım kadarı ile sevgi ve gürcan ile aynı sınıftaytık, erkan ise bizden büyüktü o aynı okul da üst sınıflardaydı ama o varken ben neden onunla beraber olmadım neden kayboldum hiç aklımda kalmadı o detaylar.

       Birkaç gün annem okula bırakıp aldıktan sonra yola alıştık, sevgiyle beraber gidip onunla dönüyorduk. Bir gün  okul dönüşü bir bakkaldan elma şekeri aldık iki adet. Onu yerken çingene bir  hacı hüsrevli çocuk yaklaştı yanımıza bana bakarak ver o şekeri bana dedi. Korkumuzdan napacağımızı şaşırdık sevgiyle. El ele tutuşup eve doğru koşup kaçtık arkamıza bakmadan. Sevgi ödev yapmaya bizim eve gelirdi, yalnız kalır ders çalışırdık. Yalnız o yaşta cinsel ayrımlar bilmeyen çocuklar olarak gayet safiyaneydi duygular.
     
          İlkokulda özellikle monami pastel boyalar ve ruffles patates cipsi zenginlik gösteren şeylerdi. Bugün olsa bu anasını sattığım ruffles i kaç para? gidim pringles alim hatta paket paket. Ama o zamanlar onu alamıyordum çok pahallıydı. Herkes için ulaşılabilir değildi demek ki.
         
         Maddi durumunda pek iyi olmamasından evden götürürdüm ekmek arası domates filan, o ekmek beslenme çantasında domatesin suyuyla karışır hamurlaşırdı. .  Ama iştahla yerdim yine de acıkınca Annem bir adet te haşlanmış yumurta atardı hergün. Nefret ederdim yumurta dan hemen bitsin diye bir bütün halinde atardım ağzımda büyürdü iyice sanki gitmezdi boğazımdan aşağıya. Hatta bir gün öğretmen gördü oğlum dur boğulacaksın öyle yenir mi yumurta diye ayar vermişti şaşırarak.

         birgün eve yalnız dönüyorum. büyük bir çingene çocuk kolumda çekip beni durdurdu. seni şu bilmemneyin kızına laf atıyormuşsun dedi, ben de yok abi öyle bişi dememe rağmen ilk tokadı yedim. bir daha duymayacağım dedi daha bacak kadar veledim anasını satim ne laf atması ne sarkması, ikinci tokadıda öbür surata yedim. ağlaya ağlaya eve koştum.

Ablam müzik düşkünüydü bir adet kasetçalarımız vardı o zaman müzik marketler çok uygun fiyatlarla karışık kasetler yaparlardı. O dönem ümit besen, cengiz kurtoğlu, emrah, sezen aksu ve coşkun sabah vardı. Bol bol onları dinler sözleri ezberlerdim. Sonra boş kasetlere teybin mikrofunundan ezberlediğim şarkıları söyler kaydederdim.Okulda da şarkı söylemeye başladım, beğendiklerinden olsa gerek boş derslerde filan öğretmen şarkı söylememi isterdi. Genelde emrah tan söylerdim o zaman herkese güzel gelirdi fazla şarkıcı yoktu ki zaten.Ablam öğlenciydi başka bir okulda, artık her sabah erkenden kalktığım için onun yatması acayip gererdi beni. Anneme söyleyip oda kalkacak banane diyip onu da zorla kaldırıyordum uykulu gözlerle kalkardı yazık kızcağız çok çekti benden.

Yaz aylarında gürcanla beraber kuran kursuna giderdim, oturur dinlerdik hocayı, arada mola verirdi bize de güreş sünnettir molalarda güreşebilirsiniz dedi. ben gürcanla tutuştum güreşe, bu arada caminin psikopat kurs hocalarından biri gelmiş yanımıza. diğer çocuklar bırakmış güreşi, biz gürcanla devam ediyoruz güreşe. tuttu beni yakamdan kendine çevirdi napıyorsunuz siz dedi. eee biz güreşiyoruz öteki hocamız izin.... diyemeden sağlı sollu şamarları yemeye başladım. bu vurdukça kulağım da çok tiz çınlamalar duyuyordum. gürcan a bişi olmamıştı. ağlayarak eve gittim, anne ben artık o camii ye gitmem dedim. ondan sonra ki seneler de annem artık beni kuran kurslarına yollamadı. 
               
         Bu aralar da yine yazın gittiğimiz köy macerasında, bizimkiler fındık toplarken daha sünnetsiz bir çocuk olarak milletin yanında çıkardım işemeye başladım. Bal arısının biri seri bir haraketle ben daha işerken geldi şeyimin ucunu soktu. Çok iyi hatırlıyorum çişim bile acıdan geri kaçtı, yarım kaldı. Sonra teyzem ve annem eve götürüp benimkini yoğurtladılar benim gözler acıdan yaşlarla doluyken.

         Ben birşeyi kafaya taktığım zaman günlerce ağlar yemek dahi yemezdim. O zamanda bisikletlere acayip kafa takmıştım. Her gün ağlıyordum. Ta ki babam sırtında uzaktan 3 tekerli bir bisikletle gelene kadar. Ne kadar da sevinmiştim halbuki 2 tekerlikli isterken ona bile şükür etmekti belki bu. Evin içinde sürerdim tabi dışarıda izin vermezdi annem.

         O zamanlar yemeklerle aram hiç iyi değildi, az yemek yerdim ekmek arası yerdim. Hatta o zamanlar ekmek arası şeker yerdim evet bildiğin toz şeker. Bayılırdım ona. Annem elinde bir tas çorbayla peşimden az koşmamıştır odadan odaya. Ben yemek istemedikçe köşeye sıkıştırıp zorla ağzıma tıkar, yemezsem kaşığı kafama gayet sertçe yerleştiriverirdi. Tabi benim inadım mı üstte onun mu bilmek zordu. Beni artık gelen kaşık darbeleri etkilemezken, onunda kaşıkla kafama kafama vurma azmi hiç bitmiyordu. O zamanlar da banyo için su kaynatılırdı sobada salonun ortasına leğen konur öyle yıkanırdım. Annem kaynar suyla beni haşlarken derimi yüzercesine iliflerkende gözlerimden yaşlar gelir. İtiraz yoktu beyler, ah yandım off of derken kafana tası yiyodun bu seferde. Cehennem azabı gibi resmen.
    
            Bu arada sevgiler de taşındı bizim mahalleden temelli ama üzülmedim ki hiç. İlkokulun 2. mi yoksa 3. Senesi mi hatırlamıyorum, öğretmeniminiz hamileliği ve doğumunun yaklaşması sebebi ile sınıftakileri başka sınıflara dağıttılar. Yine gürcanla aynı sınıfa düştük. Derslerimi ve ödevlerimi artık üst kat komşumuz erkanla yapıyorduk o bizden büyüktü ve derslerimizi iyi bildiği için bana fazlasıyla öğretirdi. Çabucak kapardım herşeyi. Bundan dolayı okulda üstün başarı gösterirdim. Yeni öğretmenimiz beni keşfetti sonunda. Sınıfın en zekisi seçti beni bu öyle bi hale geldi ki kendisi öğrenci masasına geçer dersleri bana anlattırırdı.
  
          Bir gün istiklal marşı okutuluyor herkese, sıra bana geldi. Birilerinin karşısına çıkınca kızarır bozarırdım ellerim titrerdi benim. Ama hiç çaktırmamaya çalışırdım. Tam başlıycaktım okumaya, Gürcan parmak kaldırdı, öğretmen izin verdi. Hocam ersinin sesi çok güzel, bence ona şarkı söylettirin dedi. Ben aha sıçtık diye düşünürken öğretmen de onaylayınca çaresiz kaldım. Emrah tan bir parça söyledim (hatta merak edenlere neşeliyim di adı) sınıf şaşırdı sessizce dinlediler. O gün okul çıkışı sınıftaki tüm kızlar benden konuşmaya başladı. Ersinden böyle ses beklemiyorduk ne kadarda güzel söylüyormuş diye.

           Bir anda yabancı kaldığım sınıfta popüler oluvermiştim. Hatta bir gün coşkun sabah tan haberin var mı şarkısını söylerken ebru isimli bir kızı ağlatmıştım. Ben bitirdikten sonra gördüm ağladığını rimeli akıyordu siyah siyah (o yaşta ne rimeliyse )
 
          Ama benim aklım İlknur daydı hep . o sınıfın bana göre en uzun boylu en güzel kızıydı ama pek yüz vermezdi.Bir gün sıra düzenlemesinde hoca bizi İlknur la yanyana oturttu. Dünyalar benim olmuştu geceleri uyuyamıyordum kalbim küt küt atıyordu adeta. Sadece yanımda otursun hiçbir şey konuşmasa da olurdu. Yeter ki varlığı yanımda olsun.

        Mahallede Erkan Gürcan ben top oynuyorduk hemen hemen hergün. Bu ilknur mevzusunu onlar biliyordu. Yine dokuz aylık oynadığımız bir gün ilknur geliyordu caddeden bunlar görür görmez aha senin ki geliyor dediler. Öyle utandım ki gittim Gürcan ların evinin bahçesine saklandım kız görmesin diye. Ama bizim hayvan erkan, ersin çık çık bak senin ki geçiyor dedi yerin dibine girdim ama yine de çıkmaya cesaret edemedim.
          Ertesi gün oldu kız bana ayarı verdi tabi. Bir daha böyle şeyler duyamayayım ersin dedi. Ses edemedim. Sonra öğretmene gitti bu ben yer değiştirmek istiyorum dedi, gitti bir kızın yanına ve dünya başıma yıkıldı beyler. Okulun son günleriydi, bir tiyatro düzenleniyordu bana da kral rolünü teklif etti hoca, böyle şeylerden hep utanıp sıkıldığım için istemiyordum. Ama mecbur kabul ettim kral olcaktım. Senaryo kağıtları verildi ellerimize. Çalışmak lazımdı tabii. Oynayanlarla beraber birisinin evine giderdik. Orda karşılıklı çalışmaya başladık. Deniz diye bir kız vardı o prenses rolündeydi. Onunla ilgili bölümlerde karşılıklı konuşurken yeşil gözleriyle öyle bir bakardık gözlerime resmen heyecandan unutuyordum cümleleri. Birgün beden dersi öncesinde yanlışlıkla kızların soyunma odasına girdim bir bağırtılar koptu çıııık diye bağıranlar oldu. Kızlarda yalandan sütyenler vardı halbuki tahta gibiydi göğüs kafesleri, neye utandılarsa bilemiyorum ama ben onlardan çok ürktüm kapıyı kapatıp kaçtım ordan.
       Neyse tiyatro çalışmaları devam ederken, sınıftan bir çocuk geldi o yeşil gözlü kız deniz den bahsediyordu. O kız ersin den çok hoşlanıyorum demiş olm dedi. Ben de okulda başka ersin mi yok olm onlardan biridir desemde anca kendimi kandırdım. Çünkü napmam gerektiğini bilmiyordum ki. Hoşlanma var tamam ama kızla ne konuşulur napılır, şimdi ne yapmam lazımdı gidip bende sana boş değilim mi diyecektim. O zamanlar aşk dediğimiz şey el ele tutuşup gezmekti bana göre en fazla (şimdi ki devirin çocukları küçük yaşta her moku biliyolar). Kızın hayran hayran bakışları devam etti uzun süre. Öğretmenim ersin şarkı söylesin hadi nolur diyende oydu hep resmen aşıktı bana.
          Ama ben bi halt etmediğim için öylece soldu gitti herşey. Okulun son günlerinde tiyatroyu da yaptık, konusunu da unutmadım he, geçmiş zamanda kralın dişi ağrıyor herkes bir çözüm öneriyor, ama ağrı geçmiyor. Sonra gelecekten iki tane çocuk geliyor, bana diş macunu ve diş fırçası uzatıyorlar, ben fırçalıyorum diş ağrım geçiyor. Öyle de saçma hikaye mi olur ama biz o zaman onu baya ciddiyetle oynadık.
            Okul tatile girdi. Bir gün saklambaç oynuyoruz erkan Gürcan ben. Bunlardan biri başladı 10 dan geri  saymaya ben de bizim evin önündeki kümesin üstüne çıktım. Ama ne mantıkla çıktım bilmiyorum her yönden kabak gibi görünüyorum. Tabi ki Gürcan gördü sobeye koşmaya başladı. Bende sanki ordan yetişecem ya hareketlendiğim anda başım döndü etraf kaydı hooop düştüm kümesin üstünden. Orda da kavak ağacının etrafına ne mantıkla yapıldığını bilmediğim babamın çaktığı dizi dizi odundan kazıklar var.
          Kafayı gömdüm ona sonrada öylece uzun süre oturdum şoka girdim. Annem görmüş kafadaki yarığı kemik görünüyormuş. Orda kadının biri saçını çekin kan aksın demiş. Herkes cahil tabi belki o kadın olmasa orda iç kanama olacak. Neyse annem çekti saçı başladı oluk oluk kan akmaya. O zaman ya taksi yok ya da varsa da durumumuz iyi olmadığından yürüdük km lerce yolu muayene yapan bir doktora. Neyse adam dikişleri attı zaten düşerken acımadıki adam kancayı geçirdikçe canım acayip yandı. Baya uzun süre gezdim imam gibi sarıklıydım. Gürcan ve erkan vay imam naber deyip uzun süre kafa bulmuşlardı benle.
            Uzun zaman sonra Gürcan iki tekerli hayalimin bmx bisikletini aldırmış ailesine. Sonra erkan Gürcan ve ben tam 3 kişi binmiştik en arkada zorla tutunuyordum bisiklete. Yokuş aşağı saldılar bisikleti tabi ben zor tutunuyordum zaten düştüm ama bisikleti bırakmak aklıma gelmiyordu yüz üstü sürünüyordum bağırıyordum ama onlar sevinç bağırtısı zannettiler herhalde durmadılar. Benim üst baş pantolon felan hep sıyrıldı. Durdular gülmeye başladılar. Oğlum niye bırakmıyosun diye alay ettiler. O kadar düştük bir de evde yedik fırçayı anneden o dakikadan sonra bisiklet hepten men edildi ve gerçekten hiçbir zaman 2 tekerlekli bir bmx im ya da rüyalarıma giren bianchim olmadı hiç.

          O sırada erkan sega aldırmış anne babaya. Gidip orda oynuyoruz. zaten sonraki günlerde çocuğun evini rahat bırakmadım. Acayip zevkliydi anneme türlü bahane uydurup erkana sega oynamaya gidiyordum. Sonra erkanlar da taşındı mahalleden, ilk hıçkıra hıçkıra ağladığım ayrılık bu oldu. Atari yüzünden değil tabi, en sevdiğim arkadaşlarımdan biriydi. O gidince sessiz kalacaktı mahalle. Bir tek Gürcan kalıyordu geriye.
          Ortaokul yılları başladı. Bu sefer gürcanla aynı okuldaydık ama sınıflarımız değişti. Ondan sonra ki günlerde hep Gürcanların evindeydik, ama o hiç bize gelmezdi (senelerce bu huyu değişmedi kimsenin evine gitmez) ev de bahçede oyunlar oynadık. Anne babası da iyi arkadaş olduğumuzu bildikleri için pek ses etmezlerdi. Hatta oğluyla iyi geçiniyoruz diye beni de severlerdi. Gürcanın babası tiryakiydi çok sigara içerdi. Gürcan da bundan almış birkaç dal gel içelim dedi. Tüttürdük ama içimize çekmiyoz. Meğer o daha önceden denemiş. Ben de öksürük başladı, aman dedim benden uzak dursun daha ağzıma sürmem (büyük  lokma ye ama büyük konuşma) , neyse denemeler sonra devam etti, bir içine çek hele bak ne güzel dedi bu. Bi denedim başım döndü midem bulandı, ayakta duramıyorum lan, neyse onunla beraber devam ettik böyle günlerce. Ben nasıl olsa istediğim zaman orda içiyodum, istemezsem aklıma gelmiyordu. Ama kazın ayağı öyle değildi, zaman geçtikçe farkettim ki ben Gürcan a sigara içmek için gidiyorum. Bazen krize bile giriyorum. Tiryakilik adımlarını attık artık. Paket taşımaya başladım.
            Sonra birgün balkon da babamın aldığı su tabacası ile su sıkıyordum sağa sola bizim Gürcan aşağı da bana sesleniyor Ersin ordan buraya Süpermen gibi atlasana diyor ellerini oğuşturarak. Ev 3. Katta çocukluk işte düşünüyorum atlayabilir miyim diye annem duydu arkadan bunu çekti kolumdan içeri. Gürcan evladım kafayı mı yedin öldürcek misin çocuğu dedi. Zaten gürcanın bu cümlesi uzun zaman mahallede alay konusu olmuştu. Ne zaman gürcanla beni görseler, Gürcan söyle bakim ordan buraya atlasana diye alay ederlerdi.
   
          Mahalledeki sokaklar o zaman mıcır taşlıydı asfalt filan yoktu. Bizde ki çocuk aklıyla taş atardık caddenin karşısında ki çöp tenekesine çocukluk işte. O gün akşam bir kedi geldi evimizin demirliklerinin arasına. Baktım ağzından kan geliyordu. Büyük ihtimal atılan taşlardan biri ona denk gelmişti. İçimi çok büyük hüzün kapladı, kedi sanki bak kafama taş attın acı çekiyorum demek için gözümün önüne kadar gelmişti. O kedi sabaha ölüydü o acıyı hala daha hissederim. Çünkü hep kendimi sorumlu hissettim.
              Ortaokulda emel isimli bir kızın devamlı benle ilgilendiğini hatırlıyorum. Onunla gezerdik teneffüslerde ev yolunda bazen katılırdı gürcanla bana. Tabii artık ergenliğin verdiği ilk ateşler başımıza vurmaya başlamıştı. Bir keresinde sınıfta yere silgimi düşürdüm. Alta eğildiğimde iki sıra ötede oturan emeli gördüm. Daha doğrusu bacaklarını gördüm bana dönük masaya oturmuştu. Öylece 2 dakika izledim, meğer kız farkındaymış. Ersinnnn diye seslendi yüzüm kıpkırmızı kalktım ayağa, 1 saattir ne arıyorsun orda dedi. Ya silgi düştü bulamadım filan dedim ama inandığını sanmam. Gel zaman git zaman arkadaşımın biri buna teklif etmiş, o çocuk  üzgün ağlamaklı geldi yanıma, ersin biliyor musun emel aslında senden hoşlanıyormuş dedi. Bende ki ne kafası bilmiyorum yine dikkate almadım böyle bir mesajı, inanmamazlıktan geldim güldüm geçtim. Aşk meşk nedir onu bile bilmeyecek kadar saf ya da cahilim işte ne derseniz. Sonra başka sınıftan sevgi isimli bir kız devamlı bana gülüyordu gördüğü yerde, yanından ayırmadığı bir kızla gezerdi hep. Dikkatimi çekerdi hep bir şekilde. Bir gün Cuma akşam törendeyken yanında ki kız itti bunu kucağıma  kucağımda bile yüzüme gülüyordu hafif utangaç o dünyalar güzeli. Okul yaz tatiline girdi, kendi kendime çok düşündüm bu kızla konuşucam kesin hele okul başlasın dedim. okul başladı ama kız yoktu beyler, gitmiş ayrılmış herhalde bulamadım kızı. Ama acayip içim yandı o kıza pişmanlıklar duydum. Ama belki en iyisi buydu zaten gidecekti diye düşünüyorum şimdi.

Bir de sarışın yeşil gözlü çilli bir kız vardı diğer sınıflardan, teneffüslerde bizim sınıfa girer bütün hareketlerime karışırdı. Mesela bacağımı karate hareketi yaparmış gibi havaya kaldırırdım o uzaktan gelir, o öyle olmaz böyle olur diye bana kızıp, o daha yükseğe kaldırırdı bacağını. Ne bilim mesela kapılardan geçecekken eliyle önümü kesiyordu. Ben bu kızlada hiç muhabbete girmedim. Kolunun altından geçip gidiyordum gerçi kız psikopattı baya. Çıksam dövebilme kapasitesi bile vardı.

Son senelere yakında tam karşı sınıfımıza denk gelen sınıftaki sibel isimli bir kıza abayı yaktım. Tabi bu abayı yakma da tamamen platonikti. Kızı her görüşümde kalbimin ritmi değişir ateşim başıma vururdu. Ancak bu sefer bu kız okulun en yakışıklı adamı benim sınıfımdan barış diye bir çocukla çıkıyordu. Yapacak bir şey yoktu aşkımı içime gömdüm, ama yine de uzaktan sevmeye devam ettim. O zamanlar da metin şentürk ün bir kasedi çalıyor her yerde. Onun "yaktın beni yüreğimden" şarkısını ben kendimce sibel e uyarlıyordum. Evdeyken bu şarkıyı bağırarak söyleyip kendimi dağlayıp ağlıyordum. Kıza resmen vurgundum. Her teneffüs onu izlerdim kapı aralığından. Hatta arkadaşlarımdan biri anlamıştı, orda bir kıza bakıyorsun di mi sen abayı yakmışsın olm diye. Ama asla söylemedim hep gizli tuttum aşkımı. Okul bitmesine yakın ayrıldı bunlar, barış aldatmış kızı, kızdan barışa tekme atmış (e o yaşta daha nasıl tepki olacağıdı :D) . çok sevindim bu işe ama cesaret varmıydı ki gidim kıza teklif edim. Kız önümde merdivenlerden inerdi mesela ben 5 adım arkasından giderdim. Yanına yaklaşmak isterdim her seferinde gaz vermeye çalışırdım kendime. Ama asla cesareti bulamadım. Kızın da hiçbir şeyden haberi olmadan aşkı kendi içimde yaşayıp kendi içimde noktalamıştım nihayet.

Bu sıralarda abimde çalışmak için istanbula gelmiş, ben abimi doğru dürüst hiç görmedim ki kapkara zenci gibi hain bakışlı bir adam gelmiş artık bizde kalacak ve üstelik ben ona abi diyecem. Ne ablam ne ben sevemedik abimi ona karşı cephe açtık. Devamlı laf sokmaya başladık. O bir marangozda işe başladı.  İlerleyen zamanlar da evde abimle yalnızken beni dövmeye başladı, kavurma sevmediğinm halde gidip yarım ekmek alıp zorla gözünün önünde yediriyordu. Ancak sucuklu tostu sevdiğimi bildiği halde gözümün önünde çatır çatır yiyordu. Kendince karate hareketlerini üstümde deniyordu. kendisinden sağlam tekmeler yiyordum, her gün canımı yakıyordu. O öyle yaptıkça daha çok düşman oluyorduk ablamla ona. Anneme şikayet ediyorduk. Zaman içinde annemde usandı ona kızmaktan o da abimden nefret eder hale geldi.

Bir sene köye gittik abime köyden bir kız bulunmuş görücü usulü evlenecekler. Babaannem annem konuşuyor abim ablam ben fındık topluyoruz. Abim için eğer evlenirse çocuğu olursa kim bakacak diye bir muhabbet açılmıştı, annemde ben bakarım nolacak dedi. Abim de sana çocuğumu vermem kadın boğarsın çocuğumu dedi ki, orda film fena koptu. Bağırmalar çağırmalar ben bahçeden kaçtım abim de kaçtı gittik uzak köşelerde oturduk. Abimin köydeki kankası ertan noldu dedi, o da beni işaret ederek, aha bu hain yüzünden ailemle düşman olduk, yılan bu yılan dedi. Fatura bana kesildi beyler ne diyeceğimi bilemedim.

Köyde birgün herkes fındık bahçesindeyken kuzenimle evin önünde eşek arısı yuvasıyla oynuyoruz. Daha doğrusu kuzenim uzunca bir sopayı oraya sokup duruyor arıları rahatsız ediyordu. Hemen yanında ben izliyordum. O an arının biri çıktı yuvadan direk okanı hedefledi. Okan bahçeye doğru koşmaya başladı. Ancak tüm kareler arının kovalaması filan hd film tadında hala aklımda. Arkasından koştum baktım arı başarıya ulaşmış sırtından vermiş coşkuyu bizim kuzende yere yatmış ağlıyordu. O minnacık beyinsiz sandığım arılar düşmanın kim olduğunu anlamış bana dokunmamışlardı.

Sarı bir ineğimiz vardı adı nergis ti biz köydeyken, bir dana dünyaya getirdi siyah beyaz çok tatlı birşeydi. Adına kuzenim okan la beraber, ceylan adı verdik adı öyle kaldı. Gel zaman git zaman babaannem para karşılığı kasaba satmış çarşı da bunu. Herkes çok üzüldü babaannemden nefret etmiştim. İnek te bahçede otlanıyordu, başını beklerken kız nergis senin kızı babaannem satmış sonra kesmiş yemişler yedim. Size yemin ederim inek otlanmayı kesti, kafasını havaya kaldırdı ve gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Tüylerim diken diken oldu a.q, yahu resmen dediklerimi anlamıştı inek beyniyle. O günden beridir zaten ineklere saygım sonsuzdur.

Gel zaman git zaman abimle öyle bir dost olduk ki aramızdan su sızmadı. Bir gün banyo yapıyordu gel dedi banyoya, çıplaktı kendisi. Girdim telaşla biraz korkulu. Çıkar dedi şeyini. Anlamadım çıkardım. Elini sabunladı tuttu git gel dedi. Ben dediğini yaptım ama biraz uyandı benim ki ama boşalmadı bir türlü. Bilmiyorum ki ne olacağınıda daha yeni ergenlik çağları o yapılanın ne olduğunu bile bilmiyorum. Neyse abim işte arada bir böyle yapıp rahatlatırsın kendini dedi. Sonra giyindi bu kapıya çıktık beraber. Abim mahallede ki abilerle konuştu ersine 31 i öğrettim dedi. Ordaki abide aaa iyi iyi artık çavuşu tokatlarsın bol bol dedi. Çavuş tokatlamanın ne olduğunu orda öğrendim. Sonra kendim denedim bir kaç kere yine boşalamadım, hem çok heyecan basıyordu, sanki canım yanacak boşalırken sanıyordum kendimi sıkıyordum. Artık odamda yatarken yatakta yapmaya başladım. İyice bir heyecanlandım kalbim hzılandı derken bir anda boşalma oldu nerdeyse kalbim çıkıyordu. Evet artık ergenleşmiştim sanırım ertesi gün abime başarımı! anlattım meğerse işemek gibi birşey miş dedim salakça, oda kahkaha attı.

Babam ptt de posta dağıtıcısı annemde bir konfeksiyonda çalışıyordu o aralar. Bende okuldan öğlen eve gelirdim biraz uyurdum. Abimde ben geldiğimde öğlen yemeği için evde olurdu sonra giderdi. Bir gün gittim binada bir koku var çok ağır eve girdim abi bi koku var binada dedim o da bana yok öyle bir şey saçmalama dedi. Ben girdim yatağa uyumaya başladım. Uyandığımda ise apartmanda yan komşumuz  olan Suphi abinin kucağındaydım. Meğerse onların tüpü gaz kaçırmış ve gazdan dolayı resmen ölüm uykusundaymışım, annem gelmiş kapıyı çalmış mahalleden adamlar odanın camını kırmış, hiçbir şey duymamışım. Annem beni öldü sanmış, ben ne bok yerim diye çığlıklar atmış ben hiçbirini duymamışım en son Suphi abi kapıyı kırmış beni kurtarmıştı. Uyandığımdan ağzımdan hala gaz kokusu geliyordu. Bu hayatımda yaşadığım, kümesten düşmekten sonraki 2. büyük kazaydı.

Bir gün okulun zeki kişilerinden bazı arkadaşlar seçilmeye başlanmış. Bana da geldiler bu akşam bir eve gideceğiz ders çalıştırıcak abiler dediler. İyi okuyanları alıyorlarmış sadece dediler inandım bende. İlk gün gittik tanıştık baktık temiz yüzlü adamlar niyetleri iyi gibi. Bize ailelerimizden izin alacaklarını ve bizi lise sınavlarına hazırlayacaklarını söylediler. Tabi benim kafa henüz basmıyor ulan neyin karşılığında yapıyorsunuz bu iyiliği. Böyle bir kıyaslama yapabilecek beynim henüz yok hayatla tanışmamışım daha. Evime de geldiler anne babayıda ikna ettiler. Artık her okul çıkışı ya da hafta sonları komple onlarda olacaktım. Mahallede top oynamak oyun oynamaktan vazgeçicektim.

Önceleri benim sınıfımdan giden kimse yoktu, diğer arkadaşlar yabancıydı. Abiler de harbiden söz verdikleri gibi sadece ders çalıştırıp test çözdürüyorlardı. Onlar namaz vakitleri gidip namaz kılıyorlardı beraber. Sonra bana, sınıfında notu iyi olanları bize davet et tanışalım dediler. Bende seve seve kabul ettim sınıftan zeki 3 kişiyi ayarladım onlarda kabul etti gittik abilerin evine.

Tanıştılar filan neyse derslere yoğun bir şekilde devam ediyoruz. Abiler özellikle beni çok seviyor. Sonra sevdiğim abilerden biri geldi yanıma ersin sen biz namaz kılarken sen de bize eşlik et diğer arkadaşlar da heves eder onlarda gelir dediler. Ben de kabul ettim. Cidden dedikleri gibi diğer arkadaşlar da peşimden geldi abdest aldık namazlara katıldık.

Tabii ilk zamanlar ben sadece orda namaz kılıyordum özellikle evdeyken sabah ve yatsıyı atlatıyordum. Bu arada abiler bazı zamanlar bir odaya kapanıp bir video kaset izliyorlardı içerden ağlamaklı bir ses geliyordu. Bizi de hep merak içinde bırakıyorlardı. sorduğumuz zaman, yok onu söylemeyiz sırdır, sizin için daha çok erken dediler. Sonra bize bir çizelge dağıttılar. Namazları camide kılarsak 20 puan evde kılarsak 10 kaza edersek 5 puan yazacaktık.

Bu sefer kaçarı yoktu kılacaktım. Çünkü yalan mekanizmam hiç gelişmemişti, yapmak zorunda olduğumu hissediyordum. Namazların çoğunluğunu evde kıldım ona göre puanladım. Sonra izledikleri videolar ile ilgili yavaş yavaş ipuçları vermeye başladılar.

Adı Muhammet miş peygamber soyundan gelirmiş bediüzzaman ın öğrencisiymiş sanırım. Bu tip bilgiler veriyorlardı. Bu işi çok profesyonelce yaptıkları için bizim adama olan merakımız gittikçe artıyordu. Nolur bizede izletin dedikçe zaman içerisinde yumuşadılar. Size de bugün izleticeğiz dediler.

İzlediğim ilk gün o adamın m. fethullah gülen isimli biri olduğunu öğrendim kasetin üzerindeki yazıdan, başladık hep beraber izlemeye. Adam anlattıkça ağlıyordu tüylerimi diken diken ediyordu. İlk izlemeden sonra artık hemen hemen her gün izleyecek ve dinleyecektik hocayı.

Artık derslerin yanında namaz, namazdan sonra nur külliyatından cümleler okunmaya ve video kaset izlemeler başladı. Artık hafta sonu orda kaldığımız sürece uyku haram olmaya başlamıştı. Geceleri namaza kaldırıyorlardı sabah namazı kaldırıyorlardı resmen bende şaft kaymıştı.

Bazen kendi içlerinde piknikler düzenlerlerdi, Topkapı sarayı gibi müzelere götürürlerdi. Ve bomba cümleler duymaya başladım. Artık yolda bile görsek kadınlardan yüz çevirecektik. Bakmayacaktık gerekirse yere bakarak yürüyecektik. Direk konuşmamız gerekirse başka tarafa bakacaktık. Eğer bakarsak arzulara yenik düşermişiz. Aslında bu bana o zaman mantıklı da geldi beyler. yarı giyinik kadınlara bak bak fanteziler kur sonra git mastürbasyon yap gençliğe yazık diyordum. Ancak bu abiler ortaokul dönemi tam 2 seneme mal oldu kızlardan kadınlardan iyice koptum kendi içime kapandım.

Ancak içten içe acayip sıkılıyordum artık içlerinde ama şakirt seviyesine yükselmiştim. Artık yeni gelenler elimi öpüyordu derece atlamıştım. Bu arada benim sınıftan götürdüğüm arkadaşların hepsi tam dini bütün insanlar olup çıktılar. Kendilerini tamamen dine verdiler zevkle yaptılar herşeyi. Ben kesinlikle hiçbir zaman ısınamamıştım. Annemlere de şikayet edemiyordum çünkü onlar ben hem namaz niyazdayım hem de derslerde başarılı oluyorum diye işlerine geliyordu abileri seviyorlardı. Gün geldi bunlar bize birer sony walkman dağıttılar. Artık evdeyken bile fethullah hocanın kasetlerini dinleyecektik. Ancak bana verdikleri radyoluydu, ben evde devamlı radyo dinler oldum. O zamanlar iyi hatırlıyorum mesela çelik dinlerdim ateşteyim ateşte derdi ben coşardım.

Abilerin evinde de hocanın kasetini dinlerdik herkes ağlardı, bende yalandan ağlamış gibi yapardım gözlerimi sıkar sulandırırdım. Ben walkmanimi çok sevmiştim, son ses o zamanların pop şarkılarını dinlemek çok zevkliydi. Taa ki annem durumdan şikayetçi olmasına kadar. Devamlı kulağımdan düşmediği için abiler birgün ziyarete geldiğinde şikayet etti annem. Bu devamlı şarkı dinliyor kulağından düşürmüyor alın bunu ondan dedi. Ertesi gün elimden aldılar radyolu modeli, bana radyosuz bir walkman verdiler. Dünya başıma yıkıldı arkadaş, radyosuz walkman neye yarardı ki?

Bir de öyle hikayeler anlatıyorlardı ki mesela bunlardan biri kaçmış, günlerce yolunu kesmiş birisi yine onu doğru yola çekmiş hesapta. Anlaşılan bunlardan pek kaçış yoktu beyler, çünkü ev adresimiz dahil biliyorlardı. Ailemizi tanıyorlardı.

Sonra sınavlara hazırlandık Anadolu liseleri için, iyi hazırlandığım için maçka akif tuncel lisesinin elektrik teknik bölümünü asil olarak kazandım. Abilerde artık taşınıyolardı bize ayrılık mesajları verdiler. Artık gittiğiniz liselerde yeni abileriniz olacak dediler. Sizinle iletişimde olacaklar sizi bulacaklar biz ayarlıycaz dediler. Anlaşılan yine kurtuluş yoktu. İçlerinden bir tane abiyi çok fazla severdim artık o da olmayacaktı. Aranızdan bazılarınız ya para için ya kız için bir şekilde tökezliycek kesin dedi. Biz yok abi kesinlikle olmaz dedik.

Liseye başladık daha ilk günden birkaç çocuk beni buldu ersin sen misin filan, bu akşam şurdaki abilere gidicez dedi yine el mahkum kabul ettik. İlk akşam gittim yeni abilere, baktım bunlar daha genişler. Hiç ilgilenmiyorlar bile namaz zamanı namaz yalandan nur külliyatından birkaç yazı okuyorlar. eski abilerde ki o sıcaklık yok. 3-4 gün gittim sonra kestim. Zaten tanıdığım birileri olmadığı için yokluğum bunları fazla irdelemedi daha da çağıran da olmadı kurtardık anlamına geliyordu bu.

Bu sıralarda bir akşam ablamın hüngür hüngür ağladığını gördüm, abla niye ağlıyorsun dedim. ersin beni iyi dinle dedi, sakın bir kıza umut verip kendine aşık edip sonra onu yüzüstü bırakıp gitme dedi. Söz abla yapmam dedim. halbuki kızın canı yanmış belli ki anlamıyorum ki bu mevzuları derdine ortak olayım. Ama bu verdiğim sözü halen dahil unutmayacaktım…

Lisede ilk 2 sene derslerim çok iyi geçti, bu arada 2 çocuk tanıdım birisi halen daha kankam olan hakan diğeri de Mehmet ti. O zaman dersler de kredi sistemi vardı, sıcak ilkbahar aylarına kadar hakkımızı saklayıp, zamanı gelince bol bol okuldan kaçardık. Taksim ve beşiktaştaki atari salonları uğrak mekanlarımızdı. Paralar jetonlarımızla erirdi ama gözümüz görmezdi. Ben Street fighter daki ken in hastasıydım tek oynadığım adam oydu, ryu ya hiç içim ısınmıyordu sevmiyordum iti. Ama benim jetonlar aduket yapacam aryuket yapacam diye kasarken gidiyordu hep. Hakan çok iyi başarırdı o işi, ustasıydı öğret bana derdim, uğraştı ama öğretemedi uzun zaman. İçime dert oldu hep sonra yüzlerce jetona inat öğrendim ikisini de ama hep onları yapacam diye yine 3. Yada 4. Adamda yeniliyordum. Karşılıklı oyunlarda zaten 2 dakika da indiriyorlardı dalga geçe geçe.

Sonra hakan zamanla lise de fırlama hale geldi, boyu uzadı tipi de iyiydi, önce stilini sonra yürüyüş tarzını filan değiştirdi. Kızların artık favorisi olmuştu. Okul önünde maç yapardı kızlar o gol atınca alkışlardı. İşte o hakan her zaman benim kıskandığım adam, olmak isteyipte olamadığım adamdı hep. Ama hep çok iyi dost olduk.

Hakan kızlarla kaynaştıkça bizden kopmaya başladı biz mehmetle takılır olduk. Gün oldu hakan başka bir okuldan sevgili yaptı kendine, bir süre sonra Mehmet te bunla takılmaya başladı ve hakanın kız arkadaşının arkadaşlarından birini ayarladı. Resmen yalnız kalmıştım, sınıftakiler bana takılsana olm  yanlarına sende ayarla bir tane diye gaz verdiler. Ama yapamıyordum, yapamazdım ki, konuşamıyordum kızların yanında heyecanlanıyordum ve kilitleniyordum, zaten öyle ahım şahım bir tipimde yoktu. Artık Mehmet ve hakanla bazı zamanlarda gezer olduk, birgün hep beraber hakanın evlerine gittik, hakanın anne babası gündüzleri evde olmazdı o yüzden orası bira içmek film izlemek için tam yeriydi. Eskiden de hep orada yerdik her haltı. Ama bu sefer bir fark vardı, bunlar sevgililerini de getirdi. Ama umursamadım keyfim yerindeydi. Kızlar benden rahatsızdı belli ki ama ben cahil bir adamdım. Oturdum tv yi açtım başladım bir bira içmeye. Hakan bana laf sokmaya başladı. E kanka sen artık gitsen. Niye gidim olm iyiyim ben dedim. olm sen şimdi git sonra takılırız yine Mehmet sen ben dedi. Meğerse bunlar kızlarla yiyişecekmiş, ve ben bunu bile anlamayacak kadar safım düşünün. Çıktım evden ama bu sefer baya kalbim kırıldı. Okulun son yılı staj yılıydı Mehmet hakan aynı bilgisayarcıda çalıştılar. Ben ise tanıdık birine çalışıyormuş gibi gösterip staj günleri evde yattım.

Gün geldi okul bitti, o zamanlar öss ve öys diye iğrenç bir sistem var sınavlardan önce okul seçtiğin. Öyle saçmalık mı olur a.q bizim de maddi durum iyi değil diye bari İstanbul da olsun dedim. Boğaziçi Marmara filan işaretledim. Oraları kim kaybetmişte ben kazanayım . öss kolaydı zaten geçtim öys de de puan fena değildi ama ağır puan isteyen yerler işaretlediğim için kazanamadım. Benim üni. Kazanmak için dershaneye gitmem şarttı, aslında kendimde o potansiyeli görüyordum ama dershanelerde anasının nikahı para istiyordu. Anneme durumu anlattım, ben bütün bileziklerimi satarım yeter ki sen üni.yi kazan ama kazanamazsan çok kötü olur herşeyimiz biter dedi. Önümde çok acımasız 2 seçenek vardı, aslında kazanırım diyordum ama ya kazanamasaydım. Annemin bilezikleri riske atamadım.

Okul bitişi ben sudan çıkmış balık gibi kaldım. Ne iş yapacaktım ki ben. Elektrik işini hiç sevmedim ki bana göre değildi bu iş. Becerikli biride değilim ki ben kesin çarpılır ölürüm. Elime verdiler bir belge, o belgeyle işyeri bile açabiliyorsun ama okulda herşeyi teorik gördüm staj yapmadım. Artı sadece yalandan motor bobini sardık. Otellere gittik babamla, bana göre iş var mı, tecrüben var mı, ingilizcen var mı, pc kullanmayı biliyor musun, hayır a.q hiçbişi bildiğim yok tecrübemde yok. Biz seni ararız dediler ama aramayacakları da belliydi. Ben uzun bir süreli bunalıma girdim. Annem gerek yok bulursun sonra üzülme dese bile bir şekilde para kazanmam lazımdı. En azından sigara parasını çıkarmalıydım. bu bunalımda ölmeyi bile düşündüm bir deri bir kemik kaldım. İş hayatının ne olduğunu bile bilmeyen ben, bir şekilde bir iş bulup kendimi idame etmem gerekiyordu. Ve bu bana kocaman bir engel gibi görünüyordu, boğazımda düğümleniyordu herşey hayat anlamını yitiriyordu.

Bir Pazar günü hakanlara ziyarete gittim. Onunla konuştum bunalımdayım dedim. adamcağız çıkardı kendi bilgisayarını fişten. Gözümün önünde bütün parçalarını söktü tek tek ne olduklarını anlattı. Sonra tekrar topladı. Tek bakışta herşeyi kavramıştım neyin ne olduğunu anlamıştım. Bana Kasımpaşa da çalıştığım yere gel, yanımda öğren sana da yemek verirler yardımcı olursun dedi. Hiç düşünmeden kabul ettim, evde boş boş oturmaktan iyiydi. Fazlaca beden gücü istemiyordu daha çok beyin isteyen bir işti. Bende kendi kendime işte benim işim bu dedim.

1 sene yanında çalıştım. Hem yemeğim veriliyordu. Hem de bir pc toplatmıştım kendime ordan maaş yerine onun için çalışmış oldum. Beden gücü gerekmez dedim ise o yalanmış a.q her tarafı silip süpürüyordum wc yi yıkıyordum oranın patronu beğenmiyordu bir daha siliyordum. Çay yapıyordum. Mal taşıyordum. Ta Eminönülerden atariler alıp iki koltuk mal getiriyodum otobüste. İmanım gevriyodu ama azmettim öğrenecem diye. O sırada orda sistem uzmanı bir abi de vardı. Hakanda mesleğini ondan öğrenmişti. O adamcağızın ki, hala daha saygım sonsuzdur kendisine şevket abimin kafasını şişirirdim, sayısız sorular sordum pc ile ilgili hepsinide sabırla cevapladı. Çok şey öğrendim ondan. Boş zamanlar da mirc e girip chat yapıyorduk. O dönem en popüler zamanları chat in,  Çoğunlukla kız nickiyle girip erkeklerle alay ediyorduk daha doğrusu hakan çok iyi beceriyordu bunu ben uğraşmazdım yani. O kandırdıkça karşıda ki çocuğun duygusal yazılarını okur kahkaha atardık.



O sene ben işyerinden izin alamadığım için annem ve babamlar köye bensiz gittiler. Evde ki yalnız ilk sabah karnım aç, gideyim yumurta kırayım da omlet yapayım dedim. koydum tavayı aygaza kırdım yumurtayı içine. Sonra babamdan gördüğüm kadarıyla çevirecektim bunu kaşıkla. Basit görünüyordu. Yaktım ateşi başladım beklemeye anam birde baktım ki yumurta hemencecik pişti, yahu babam bunla baya uğraşırdı halbuki ne kolaymış dedim ama bi aksilik vardı iğrenç bir de koku geliyordu, meğer yağ koymam gerekiyormuş beyler. Bilmiyordum ben bunu. O iğrenç kokuya dayanamayıp kapattım ateşi döktüm çöpe yumurtayı. Gittim poçacıdan 2 poça kaptım. En temizi de buydu ne uğraşıyon. Evde pc var içinde modem var, bağladım tel hattını pc ye girdim mirc denilen programa. Bu defa kendime özel bir nick seçtim. Ve kız nicklerine yazmaya başladım. En son birinden yanıt aldım. Matrak bir sohbet olmuştu ayrıca saatler sürmüştü. Bu yumurta olayından da bahsettim. Kızın acayip komiğine gitti bu. Ayrılırken tel numarası istedi. Tabi o zamanlar cep tel. herkeste yok haliyle bende hiç yok işyeri no sunu verdim. (hayatımın hatalarından biri bu noktadır)

Birkaç gün sonra işyerine bir telefon geldi. Ersin beyle görüşebilirmiyim diyordu bir kız. Benim dedim, isminin ebru olduğunu beni gördüğünü ve çok hoşlandığını söyledi. Bende mahallede bir kız herhalde tabeladan numarayı gördü beni aradı sanıyorum. Naparsam yapayım öğrenemedim, mahalleden biri misin kimsin sorularına cevap alamadım.

Ondan sonraki günlerde devamlı aramaya başladı. Hep halimi hatrımı soruyor, neler yaptığımı merak ediyordu. Muhabbet iyice ilerledi. Her gün sık sık aramaya başladı. Artık arama beni dedim aradı, arama dedim aradı, aramaz artık dedim yine aradı. Zaman içerisinde artı hayatımın bir parçası olmuştu seviyordu beni. Sonra dan chatte konuştuğum kızdan numaramı aldığını ve kendisinin Bakırköy de oturduğunu öğrendim. Meğerse o kız beni öyle bir övmüş ki bu kıza, aramızdaki konuşmaları anlatmış bu çocuk çok tatlı mutlaka tanışmalısın demiş. Buluşalım nolur diyordu ben birşeyler bahane ediyordum düğünüm var cenazem var vs. diye. Sonra ben buluşalım artık diyordum o bişiler uyduruyordu. Hiç buluşmadık sadece telefonla konuştuk uzun süre. Artık o bana aşkım ve kocam demeye ben de ona karıcığım aşkım demeye başladık. Muhabbet baya bir ilerlemişti, birbirimize telefon hatları üzerinden aşıktık birbirimizi görmememize rağmen. Artık ev numaramı da biliyordu ve kendi evinin numarasını verdiği için nadiren ben de arıyordum. 163 fatura sorgulamasından kızın telefonu sorguladım o zamanın parasıyla 163 tl demişti. Baya sağlam paraydı o zaman. Kim ödüyordu la bu faturayı, bu kıza kızmıyor muydu ailesi belli değildi.

Artık ev numarasını öğrendiği için ben yokken aramış annem açmış. Anneme demişki ersin le biz birbirimize aşığız ben size anne demek istiyorum çok. Sizin gelininiz olucam demiş. Annem akşam anlattı bende durumu anlattım böyle böyle konuşuyoruz biz diye. Ses etmedi o da inanmış aşkımıza.

Sonraki günlerde yattığım odada gecenin 12 si telefon çaldı. Yataktan kalktım açtım telefonu kısık sesle konuşuyordu bizimkisi. Kızım manyak mısın bu saatte niye arıyorsun dedim. aşkım sessiz konuşmak zorundayım dedi. Ama zor seçiyordum kelimeleri. Kulağıma iyice yasladım telefonu. Şimdi seninle birşeyler yapacağız, şimdi arkana yaslan benim komutlarıma uy dedi. Ne diyordu bu a.q anlayamamıştım. Sonra sapıkça konuşmaya başladı. Ben soyunuyorum sen beni okşuyorsun filan başladı bu. Sonra nasıl hissediyorsun aşkım filan dedi. Resmen telesex yapmaya çalışıyordu. Zaten uykum var kızında bu haline anlam veremeyip şok oluşumdan ben yatıyorum arama sakın bir daha dedim. kapadım gittim yattım.

Ertesi sabah şok haldeydim benim biricik masum melek aşkım ebrum gitmiş, yerine şeytani bir ebru gelmişti. Aradı yine işyerinden bu sefer normaldi sesi. Dün gece için sana çok kızdım dedim,  ben eski ebrumu istiyorum dedim. artık o yok salak beni böyle kabulleneceksin dedi. Ağzıda bozulmuştu sevgilimin sinirden kan beynime sıçradı. Sinirlendirdi yine beni kapattım yüzüne, sonra derin düşünceler sardı beni, resmen o eski ebrumu özlüyordum, ağlamaya başladım o artık yoktu, yerine psikomanyak bir kız gelmişti.

Sonraki gün yine aradı, aşkım Bakırköy de buluşalım sana oral sex yapmak istiyorum dedi. ben de gıcığına tamam lan gelicem yap dedim. bu sefer yan çizdi, gelirsen burda ki tanıdığım erkeklere dövdürürüm seni dedi. Madem beni istemiyorsun o zaman hala niye arıyorsun, nefret ediyorum senden ebru arama artık dedim yine kapattım yüzüne. Neyse kabus bitmişti sonra ne o aradı ne ben. Kız manyak mıydı, amacı neydi anlayamadım hiç. Hatta aklıma acaba bir yerleri sakat, bacakları filan yokta, birileriyle dalga geçmek için, böyle bir kurgu mu planladı acaba diye düşünceler bile  geçti.

Sonra hakan şişli de bir bilgisayarcı ya geçti ben bir süre daha kasımpaşada kaldım ama artık usta muamelesi görüyordum. Artık ayak işlerini yapan bir çırağım vardı. Bir süre sonra hakan beni oraya çağırdı. Yalan yok hakan la vakit eğlenceli makaralı geçiyordu. Bende burdan ayrılmak istediğimi söyledim helalleşip çıktım. Hakanın oraya geçtim, tecrübeli olduğum için hemen kabul edildim. Burda ki patron okulda öğretmen di sadece akşamları hesap yapmaya gelirdi. O yüzden çok rahattık yüksek ses müzik oyun kafamıza göre takılıyorduk. Ufak tefek işlerde oluyordu güzel.

Baktım ki civardaki mahalle kızları, kapıcı kızları sırf hakanı görmek için giriyorlardı. Daha ufacıklardı ama yaşlarına bakmadan sarkıyolardı adama. Onlarla da komik sohbetler oluyordu bazen de hakan la birlikte kovuyorduk. Civardaki komşuları tanıdım zamanla. Karşımızda bir güzellik salonu vardı orda çalışan bir kız vardı. Bazen gelirdi işte şu sorun var bakar mısınız diye. Hakan iyi tanıdığı için o giderdi hep.

Mahallenin kapıcı kızları filan da sık sık geliyordu yine, içlerinde okuldan bir arkadaşlarını getirdiler onlardan yaşça büyük belli ki sınıfta kalmış bir iki sene. İşte bu da ersin dediler tanıştık.sonra kızlar bana hiç kız arkadaşın mı yok mu senin ya diye soruyorlarken , kim tanışmak ister ki benle dedim o yeni kız atladı, mesela ben isterim dedi. Oha kız resmen tanışalım diyordu. Şakasından ver telini o zaman dedim, hiç tereddüt etmeden verdi. Ben bunu hergün aradım, ama tam maço haldeydim. Nerdesin kimlesin yanında kim var sürekli rahatsız ediyordum kızı. O artık hergün yalnız geliyordu dükkana. Bunu yanaklarından öperken resmen yalıyordum yanağını hoşuna gidiyordu. Yanımda çalışıyor temizlik yaparken yardım ediyor. Satış yaparken malı poşetliyordu. Bizim işyeri iki katlıydı alt katta da tv ve hatta yatak bile vardı. Yatmazdık da boş zamanlar da üstüne uzanıp tv izlerdik. Kız bir gün geldi sizin alt katta neler var dedi. İndirdim bunu aaaa yatak ta varmış dedi. Kız kuzu gibi elimeydi. Haydi geç yatağa desem geçecek. Ama ben safım aklıma gelmiyor öyle şeyler. Halbuki dükkanın kapıyı kilitlesem bunun dudaklara bir asılsam gerisi gelecek kız dünden razıydı. Ama bu kız baktı ki bende bir iş yok zamanla soğudu artık gelmedi. Bende aramadım artık.

Benden birkaç yaş büyük bir kadın uğruyordu dükkana sık sık, sorular soruyordu bilgisayarı ile alakalı. İşte ben anlatıyordum bana bir gün dedi ki, sana öyle bir hayranım ki, işinde çok ustasın böyle megabayt diyorsun ram diyorsun filan kendinden emin. Çok etkileyicisin dedi. Bu nasıl iltifattı a.q neyse kadının gönlü vardı biraz bende herhalde anlayamamıştım bişi. Bir gün pc sine bakmak için eve çağırdı. Pc ye bakmaya mı gittik muhabbete mi gittik belli değil. Bana çaylar bisküviler getirdi. Bol bol konuştuk aslında çok benziyoruz birbirimize dedi filan. Saflığımdan herhalde hiç aksiyon olmadı, kadın sanki baya bir bekledi benden hamle ama baktı ki bende iş yok vazgeçti sonunda. Hakana anlattım vay mal niye bir şey yapmadın dedi. Olm napayım filan dedim neyse konu kapandı.

Bir yaz günü karşı güzellik salonunda çalışan kız geldi beni dışarı çağırdı. Gittim hayırdır dedim. çalıştığım yerde bir kız var dedi, Antalya dan ablasının yanına tatile gelmiş ordan beni görmüş hoşlanmış. Bugün öğlen caminin avlusuna gidiceğiz seni bekliyoruz dedi. Ama sakın arkadaşımı üzmeyeceksin dedi. Beni kapladı yine heyecan, kızı görmedim bu bir, napacağım diyorum oda iki. Gittim hakana açıldım, olm napalım ne edelim sen de gel ortam yumuşar bende rahatlarım dedim hakan ikna oldu. Öğlen kapattık gittik baktım bekliyorlar ikisi. Elim ayağım dolandı a.q gittim tokalaştık ben ersin o da ben tuğba vs. diye. Oturdum yanına yüzüne bir baktım. Gözler masmaviydi kızın, kız da bir içim su anasını satim. La bu benim neremi beğenmiş olabilir ki diye düşünüyorum bir yandan. Çok güzel gözlerin var dedim, teşekkür ederim dedi kız çok rahattı ben ise diken üstündeyim. İşte nelerden hoşlanırsın ne renk seversin gibi aptalca sorular soruyoruz birbirimize. Ertesi gün tekrar buluşma sözüyle ayrıldık. Bu arada hakan da diğer kızla konuştu bişiler. Aslında meğerse o kızda ondan hoşlanıyormuş bunlarda pişirmişler işi. Yalnız hakanın aslında o kızdan pek gözü yoktu açıkçası.

Ertesi gün yine gel dedim hakana, olm ben gelemem dedi, niye dedim, o kızın bende gözü var gidersem taviz vermiş olacağım ben hoşlanmadım ondan dedi. Olm benim hatrım için gel dedim, sen olmadan konuşamıyorum dedim. zorla kabul ettirdim.

Öğlen gittik yine ordalar, camii avlusu benim hayatımın cennet yeri olmuştu artık. Çünkü o güzellik hep orda benim için bekliyordu. Konuştuk yine, dün gece seni rüyamda gördüm dedi. Hayır olsun dedim nasıl gördün dedim. elimi tutuyordun dedi. Beni yine heyecan bastı a.q kız elimi tutmak istiyordu resmen. Gerçek olmasını istermiydin dedim, çok isterdim dedi biraz utanarak.

Tuttum ellerinden tüylerim diken diken oldu. Hayatımda ilk defa o gün bir kız elini tuttum okşadım. Ellerinde ki o sıcaklık yumuşaklık ellerimin içinden sanki kalbime aktı ılık ılık. İçim kıpır kıpır. Ama bir yandan da acayip mutluyum. Artık benim de sevgilim vardı anasını satim. O gün ilk kez el ele gezmeyede karar verdik maçka parkının içine girdik banklara oturduk.

Bu arada hakan işi ilerletmiş, kıza sarılıyor öpüşüyor. Tuğba bana arkadaşın çok hızlıymış dedi. Ben de evet öyledir dedim gülerek. Neyse kızla konuşuyoruz ama bazen aklıma hiçbişi gelmiyor heyecandan kilitleniyor konu. Kıza dedim ki benden nasıl hoşlandın, uzaktan gördüm seni gülümsüyordun çok tatlıydın dedi. hemen kız arkadaşıma onu tanıyormusun dedim tanıyorum dedi. Ve bende onu sana gönderdim dedi. Peki yakından da tatlımıymışım peki dedim. hem tatlısın hem de çok yakışıklısın dedi. Vay anasını satim öyle de yakışıklı değilim ama güzel bir kız böyle dediğinde insanın içi bir hoş oluyor ego coşuyor kabarıyorsun :D

Ben sana bişi söylemek istiyorum ama utanıyorum çok dedi, meraklandım ne söyleyeceksin dedim. söyleyemem direk dedi. İpucu ver dedim, ö ile başlıyor dedi. Öpüşmek olduğunu anladım beyler o kadar da cahil değilim. Öpüşmek? Diye sordum öyle tatlı bir gülümseme ben daha hiçbir kızda görmedim. Öpüşmek istiyordu resmen. Ama ben daha önce bir kızla hiç öpüştüm mü ki?!

Ben korkumdan bir insan sevdiğini belli etmek için illa öpmesimi gerekiyor dedim. bana evet gerekiyor dedi rezil oldum a.q söliyecek bişi de kalmadı ama öpmedim de sadece yanağına bir buse kondurdum. O da göğsüme kafasını yasladı. Saçlarını okşuyordum ilk defa bir kız bana bu kadar yakındı nasıl bir heyecan var bende. O da kalbimin ritmini duymuş. Ne kadar hızlı atıyor kalbin dedi. Heyecanımdandır dedim. ne diycem ki başka rezil olduk işte yine. Sonra kucağıma yattı bu. Yalnız bir sorun vardı. Hormonlar istemesende coşuyordu, bizimki hareketlenmeye başladı. Ve kız onun tam üstüne yattı. Laf dinlemiyordu ki bizimkisi inmiyordu aşağı. Kız bunun farkında olmasına rağmen yatmaya devam etti.Sonra bizim bir şarkımız olsun mu sence dedim. olsun dedi, yaşar dan sensiz olmuyor, yerine konmuyor, kimsenin eli senin gibi dokunmuyor diye söylerken oda bana sevgiyle eşlik etti. artık bizim şarkımızdı o.

Ben o gün sırılsıklam aşık oldum kıza, hiç yaşamadığım şeyler yaşatan ilk kızdı sonuçta (belkide son?) ertesi gün buluşmak üzere ayrıldık. Hakanı yine zorla ikna ettim ama oda artık memnundu aslında kızı istemese bile elliyordu okşuyordu. Onlar memnundu hallerinden. Bu sefer direk parkta buluştuk banklara oturduk. Artık gündemde sadece öpüşme vardı. Ve ben hayatımın sınavını veriyordum. Ben kızı bu konuda tecrübeli sanıyordum ve öpmeyi beceremiycektim yine rezil olcaktım. Ben konuşma sonrası öpmeye meyillendim bir kez, kafasını geriye yasladı. Önüme boyunu geldi bende boynunu öptüm. Tekrar tekrar öptüm. Nefesindeki şevki duyabiliyordum. Sonra aşağı eğdi kafasını bu sefer dudakları gördüm karşımda hafif aralıklıydı. Artık sanırım rezil olmak pahasına öpmeliydim. Hakanda diğer kızla çalılıkların arasında kaybolmuşlar kimbilir ne haltlar eyliyorlar. Bu sefer tam zamanıydı bir hamle yaptım dudaklarına gözlerimi sımsıkı kapatıp. Dilimi uzattım ağzının içine bilmiyorum ki nasıl oluyor. Dilimi hafiften ısırdı ama belli ki oda bilmiyordu hiçbişi benim gibi oda fena heyecanlandı. Bıraktım öpmeyi, hakanla arkadaşı izliyormuş arkadan ooo işte skorrrr 1- 0 oldu diye güldüler. Bizde güldük utanarak. Sonra kızla konuştuk birşeyler işte o sadece 1 haftalığına güzellik salonunun sahibi olan ablasının yanına gelmiş. Sene 1999 şu kanal d mi star mı ne onun güzellik yarışması için gelmiş. Beyler kız güzel derken sana öyle gelmiştir güzellik göreceli diyenlere kapak olsun bu. Kız hakikaten manken gibi kızdı. Ama sonra gidecekti ve sırılsıklam aşık olmuştum kendimce. Aklımdan çıkmıyordu kız, sonra bunun devamlı mini etek giymesine kızdım. Bundan sonra buluştuğumuzda giymesen olur mu dedim başka adamlar da bakıyor kıskanıyorum dedim. Bugüne kadar bu konuda kimse karışamadı sende karışamazsın dedi ayarı yedik kaldık. Bir şey söyleyemedim daha kabullendik mecbur. Kalktık hep beraber bu sefer beline attım elimi ama elim ayağım titriyor tam kavrayamadım ki emaneten tuttum işte. Yolda bana ersin sen aslında tam evlenilicek bir erkeksin dedi. Tabi buna sevinsem mi üzülsem mi, safsın ve şapşalsın demek istedi işte açıkça.

O günün akşamı onu düşündüm hep, kız zaten gidecekti bende aşık olduğumla kalacaktım. O gece uyumadım buna bir mektup yazdım. Sen çok güzelsin daha iyilerine layıksın gibilerinden bişiler zırvaladım. Aklımda ona bunu teslim etmek ve ayrılmak vardı. Ertesi gün uykusuz gittim işyerine  hakana anlattım. Hakan bun duyar duymaz mektubu elimden aldı ve yırttı attı. Sakın böyle bir salaklık yapma bu kadar duygusal olma salak dedi. Napacağımı şaşırdım, o zaman artık buluşmak istemediğini söyle kıza dedi. O gün öğlen yine gitmişler beklemişler gelen yok tabii. Maçka okulunun önündeki tel kulübesinden işyerini aradı benim ki. Ben çıktım. Efendim dedim. gelmiyor musunuz bekliyoruz dedi gelmiyoruz dedim. neden dedi. Artık buluşmak istemiyorum hakanda istemiyor dedim. hakanı boşver sadece benim için sen gel dedi. Gelemem dedim. ersin kalan şu birkaç günde beni başka erkekle kolkola görmek istermisin dedi. a.q bu ne biçim soruydu. Aklım gitti cevap veremedim. Sessizce hayır dedim. o zaman şimdi hemen kalkıp yanıma geliyorsun dedi. Gelmiyorum ve bu konuyu kapatalım dedim. O da,ısrar etmeyeceğim ama seni de asla affetmiyeceğim dedi. Konu kapanmıştı beyler ben posta koyucam derken kız çok pis posta koydu bana. Ben de bir süre sonra izne köye gittim, ve ben köydeyken Adapazarı depremi olmuştu, o sene depremden dolayı kızın güzellik yarışması iptal olmuş, o da mecburen dönmüş antalya ya, hakan dan haberi aldım.

Hayatımın ilk aşkı sadece brkaç gün sürmüştü ve tarihe karışmıştı. Ancak ihitmaller gözümün önünden geçmeye başladı. Bu kız belkide birkaç günlük bir yaz aşkı istemişti. Ama şansına benim gibi bir salak çıktı pişman oldu. Ya da gerçekten seviyordu ama sevse nolacaktı ki gidecekti Antalya ya beni unutacaktı. Her yönden ben yine aşık olduğumla kalacaktım. Ha belki başka biri olsa bu fırsatı kaçırmıycak kızı istediği gibi kullanacaktı. Bunların hepsi sır olarak kaldı.

Bu sırada benim askerlik zamanı da geldi çattı. Muayene ye gittim tabip doktor binbaşı, oğlum sen bu sene gitme git biraz kilo al çok zayıfsın zayi olursun askerde dedi. Bende lütfen bu sene gideyim bir an evvel aradan çıksın dedim vatanı kurtaracam ya. Neyse iyi ki de öyle düşünmüşüm sonradan pişman olmadığım bir karardı.

Askerlik yerleri belli olduğunda listede ankara Etimesgut tank birliği çavuş talimgah a gideceğimi öğrendim. Askerlik adına hiçbişi bilmiyorum ki tank ne anasını satim tankla ne işim olur lan benim diyordum.

Beni yine efkar bastı gittim köyün çarşısına sahile oturdum. Kara kara düşünüyorum amcanın biri yanıma yaklaştı. Evladım senin arkadaşın yok mu niye yalnız başına oturuyorsun dedi. Yok dedim filan bu oturdu yanıma başlattı anlatmaya. Benim genç yaşta arkadaşlarım var buluşuruz konuşuruz dertleşiriz sonra hamama gideriz birbirimizi keseleriz filan dedi. a.q ne diyo la bu aklım almadı. Ancak yavaş yavaş kafaam dank ettim yaşlı amca sanırım gaydi. Senle de bir gün buluşuruz gideriz, hemde yakın şu sahilin ilerisinde hamam var dedi. Hadi gel şimdi bir yerlerde bişi içelim dedi. Kıramadım a.q, hadi gidelim dedim bir bara oturduk bira söyledik bu anlatıyoda anlatıyo sonra 2 biradan sonra bu erkenden zum oldu. Gözler kaydı. Ben gidiyom dedim birayı bırakıp hesabı ödedim ve kaçtım. Kafası iyi olduğu için bir şey soramadı. Ben daha gidermiyim a.q sahiline herif bizi yakalar yine diye.

Askerliğe teslim olma zamanı yaklaşıyordu. Beni yine bunalımlar bastı. Napacaz yahu orda insanlar napar ne yer ne içer. Sonuçta tatile gitmiyoz a.q. sıfır bilgiyle gidiyorum kimse de anlatmadı. Göz açıp kapayıncaya biter dediler hep. Pekte öyle görünmüyordu 18 aydı boru gibi. Bırak göz kırpmasını elle hesap yaparak bile bitmezdi 550 gün.

Babamla yola çıktık ankaraya ordudan, işte otogarda bi sürü asker adayı benle birlikte atılıp tutuluyor havaya doğru. Annemin gözünden yaş eksik kalmıyor. İçim burkulmasın die bakmıyorum yüzüne. Bindik otobüse eller sallandı. Otobüs gittikçe içim eriyor. Her mola verişinde keşke yolunu şaşırsada orduya geri dönse diyorum içimden. Sonra uyumuşum gece, sabah uyandığımda çevreme bir baktım ki etrafta ne bina var ne ağaç sanki çöl yeri a.q. meğer ankara nın giriş kısmı öyleymiş. Beni daha çok panik kapladı. Sonra askeri bölgelerden geçtik. İçerilere doğru bakıyorum model uçaklar tanklar toplar ulan noluyordu o duvarların arkasında napıyorlar insanlar diyordum. Neyse biraz ankarayı gezdik babamla sonra beni erkenden teslime götürdü. Babam İçeri giremediği dışarda kaldığı an  gözlerim doldu anasını satim. Döndüm el salladım baktım babamda ağlıyor. Kahpe dünya da babamı birkez olsun ağlarken görmemiştim. Baba beni kurbanlık koyun gibi bıraktı sanki beni kesecekler o da benim için ağlıyordu şu işe bak.

Oturdum bir tane asker geldi. Nere düştün koçum dedi. İşte bilmemne çavuş talimgah dedim. olm sen boku yedin orası cehennem gibidir, devamlı düdük çalacak kalk yat filan dedi. Hergün dayak var sana dedi. Orospu çocuğu, olmayan moralimi hepten çökertti. Olm ben neyin içine düşmüştüm lan. Biri havadan gelip beni kurtarsaydı da şu cehennemden. Neyse bizi topladılar bir binanın önünde sıraya geçirdiler ne beklediğimiz belli değil. Adamın biri diyor aman cüzdanı iyi sakla hırsız doludur bura dedi. Hepten sıyırdım cüzdanı sakladım iyice. Sıra bana geldi. 3 kişi geçtik komutanların önüne donlar aşağı kafalar yukarı dedi. Herhalde herşey yerli yerinde mi kontrolü gibi bişi. Sonra tamam çekin donu dedi. Gittik yine bi yerde sıraya girdik bir yere geliyosun 2 tarafından koluna aynı anda iğneyi basıyolar. Neyseki iğneden hiç korkmamışımdır bundan rahatça geçtim. Ama ne olacaktı napıyorduk biz belli değil. Bir kamyonun kasasına doldurdular kapalı bir yere girdik. Dangır dungur gidiyoruz.

Neyse gideceğimiz yere vardık ilk gün diye kimse zorlamadı bizi. İyi davrandılar duş yapmaya filan girdik lükstü baya sıcak soğuk su ayarı bile vardı oh oh iyi lan dedim. sonra benle gelen askerlerle geyik yaptık filan. tamam güzel de a.q bunun bide diğer sabahı var sonra öbürü sonra öbürü….

İlk gece yattım bir de karabasanım geldi anneeeeee diye bağırarak uyandım gece. Usta askerlerden biri o bağıran kim lan kalksın a.q dedi. Kalkar mıyım lan yattım yine usul usul. Neyse sabah ilk koğuş kalk emriyle apar topar kaldırıldık zaten doğru dürüstte uyuyamadım uyanmam kolay oldu. Dışarı çıktık ki daha ay yıldızlar bile duruyor hava gece havası daha karga uyanmamış.

Koşulan yerleri filan gördüm ki 3 km koşuyormuş tankçılar anasını satam ben sigara içiyorum kesin bayılırım dedim. ilk gün 1 km dinlene dinlene koşturdular. Ben korkumdan 2 ay bıraktım sigarayı koştukçada açıldım. Koştukça keşke 5km olsaymış ulan dediğim bile oldu ciğerler açılmıştı artık bok var gibi sonradan sigaraya yine başladım.

Neyse gel zaman git zaman alıştık. Yemekler güzel dayak yok ama ne bileyim dayak sadece acemi birliğinde yokmuş. Yemin töreni yapıldı anne babayla hasret giderildi. Onları tekrar görmeyeceğimi sandığım için, görünce baya bir ferahladım daha bir gaz geldi bana kendime geldim.

Çavuş talimgahta 2 ay geçmeden çarşı iznide yoktu anasını satim. Resmen sivilliği unuttuydum. Çarşı izni vakti geldiğinde ilk dışarıyı görüşüm sanki yıllardır kapalı cezaevinde yatan bir mahkumun hissettikleriyle aynıydı. Sanki arabaları ilk defa görüyordum sanki kızları kadınları ilk defa görüyormuş gibi hayretle izledim dolmuştan.

Sonunda çavuş rütbesine hak kazanıp bitirdik ve usta birliğine dağıtım listesi açıklandı diğer askerlere kıbrıs ağrı filan çıkmışken bana iskenderun çıkınca daha bir sevinmiştim. Heyecanla eve haber verdim. Sevindiler haydi hayırlısı filan dendi.

Eve geldik sabahtan kalkmalar, traş olmalar falan manyak gibi oluyorsun. Kendime kendime askerde rap rap yürürken söylediğim marşları söylüyorum annem babam da gülüyor bana.

İskenderuna bu sefer İstanbul dan gidecektim ve yalnız gidecektim. Durumumuz çok iyi olmadığı için zaten askerde bana zor para yetiştiriyolar bir de yola verecek bile durum kalmamış. Gittim iskenderuna dolmuşlarda rezil olmim diye elimde bavul taksi tuttum. Taksici beni baya bir götürdü sürdü de sürdü. Baktım taksimetreye gece tarifesiydi a.q gündüz olmasına rağmen. Abi bu gece dedim ya sittir et o bozuk zaten dedi kapattı ben senden uygun bi rakam alıcam dedi. Ben askerleri severim yardımcı olurum dedi. Beni sahilde indirdi gel bi çay içelim sen teslim olmadan dedi. İçtik onu da. Aslında ben adama baya güvenmiştim. Ta ki nizamiye önünde indirene kadar... 2000 yılının parasıyla 20tl dedi itoğluit ki o zamana göre muazzam bir para bu. Soktu kazığı gitti. Bir de sonradan öğrendim aslında beni o dolaştırdığı yol 10 dakkalık yolmuş ne bilim a.q bu gerçeği de çarşıya çıktığım ilk gün anlamıştım.

Neyse nizamiye kısmında sordum tank bölüğü nasıldır, yok efendim orası kıbrıstan sürgün bütün komutanlar sabıkalı çok dayak yersin dedi adam. Cehennem e gidiceksin sen dedi. Ben de bu sefer yemedim içimden hastir lan dedim her yeni askeri kandırıyorsunuz böyle dedim içimden. ama adam meğerse haklıymış sonradan anlıycaktım. Meğer subay astsubayın çoğu sabıkalı rütbeleri filan düşmüş psikopatlarmış. Neyse öyle böyle orayada alışıyorum. Daha ilk eğitim günü yenileri ayırdılar, fidanlar için toprak kazacakmışız a.q elimize verdiler kazma kürek ben ne anlarım. Elime daha çekiç bile tutmamışım. Ben yere bakarak yürüyorum. İlerden bi ses geldi çavuşşşşşşş. Evet o çavuş bendim. O bağıran teğmeni görünce anladım. Koşarak gittim emredin komutanım dedim selam vererek. Adam ivan dragona benziyordu boylu poslu, yapılıydı. Benden baya uzakta durmasına rağmen upuzun koluyla ışık hızında bir şamar patlattı. size yemin ederim elin gelişini görmedim bile.Sen neden selam vermedin uzaktan gördüğün halde lan dedi, görmedim komutanım dedim. kaça kaçsın lan sen dedi 80/3 komutanım dedim. ulan dua et daha yeniymişsin kemiklerini kırardım şurda dedi. Bu aslında İskenderun da yediğim daha ilk dayaktı.

Sonra ki günler de kışlanın yemekhanesinden yemek yedim bir adet elma aldım çıktım yemekhaneden. Bir elim cebimde, bir elimde elma çatır çatır yiyorum. Arka taraftan palaskadan biri tuttu çekti geri. Bende askerin biri el şakası yapıyor herhalde dedim arkamı döndüm. Benim boyumda olmayan biriydi, biraz kafamı kaldırdım yine o ivan dragon kılıklı teğmen a.q, bana bak çavuş bu 2 oldu. 3. Yanlışında seni yere düzlerim 1 ay kalkamazsın ayağa dedi. Vay a.q taktı kafayı bana, Allahtan başka bölüğün teğmeniydi bu, bundan sonra nerde görsem yolumu değiştirmeye ondan kaçmaya çalıştım. Ama ne kadar kaçacaksın a.q küçücük taburun içinde mutlaka karşıma gelecekti. Bir gün yürüyordum taburun önünde gördüm bunu, selam çaktım. Asker dur dedi koş geriye dedi. Tekrar koşarak gel selam ver dedi. Aha yine yediydik haltı. Kalbim yine başladı küt küt atmaya heyecandan. Emredersiniz deyip dediğini el mahkum yaptım . koştum geldim selam verdim. Oldu mu ulan dedi komutana 3 adım kala selam vereceksin yine koş gel dedi. A.q beni 10 kere koşturdu neyse sonunda ikna oldu doğru yaptığıma ama bu sefer dövmedi neyse ki. Sonra da artık bana bulaşmamaya başladı kurtarmıştım itten.

Başka bir bölükten bir çocuk yanaştı biz hemşeriymişiz ben de Orduluyum dedi. Ooo hemşeri çıkmıştı sevinmiştim. Sonra çocuk daha ilk günden gel omzunu ovuşturim sırtını ovuşturim askerde kulunç olur oralar terden dedi. sırtıma soktu elini ovalıyo beni resmen neyse kötü niyet aramadım. İlerleyen günelrde devamlı yanımda yemekhaneye gelir her yere gelir. Ellerini bacağıma koymaya başladı resmen okşuyor ses etmiyorum. Eli benim mala gelicek itiyorum a.q rezillik ya. Kaçıyorum peşimden geliyor. Seninle hamama gidelim bu haftasonu dedi. Bu gaylerin de ortak kandırma cümlesi bu herhalde a.q  akılları hep hamamda. Neyse birgün ben kendi yatağım yerine başka arkadaşın yatağına geçmiştim, gece koğuşa gelmiş sormuş ersin nerde. Napıcak düdükliycek mi beni anlamadım ama sinir artık üst düzeye geldi. Tertiplerime durumu anlattım şunu benzetelim bana musallat oldu dedim. kabul ettiler. Yemekhanede geldi yanıma, bana bak aslanım derdin ne bilmiyorum ama yatakhanede beni aramışsın, ben senin bildiğin tarzda erkek değilim bir daha gelirsen ağzını gözünü kırarım dedim. tabi adam kalıplı a.q bana dalsa, tertipler arkadan yetişecek saldıracaklar adama. Arkam sağlam olduğu için artisleniyorum. Ama adam çürük çıktı o kalıba göre özür dilerim daha sana yaklaşmam dedi ağlıycaktı resmen. Ondan da artık kurtulmuştum.

         Bölük başçavuşu ve yazıcılar çağırdı işte ne işten anlıyon filan, bilgisayarcıydım ben sivilde dedim. napayım edeyim şu tank işinden kurtulayımdı düşüncem. Bana eski bir pc gösterdiler bu açılmıyor dediler. Baktım bir hurda, şimdi haltı yediydik, bill Gates gelse buna can veremezdi a.q açtım içini iki üfledim, parçaları çıkardım taktım ve mucize! açıldıydı hurda sonra başçavuş gülen gözlerle baktı tamam artık benim yanımda olacaksın dedi , bu arkadaşlarından yazıcılığı öğreneceksin dedi. Oh neyse yırttık istediğim olmuştu. Ben işi onlardan öğrenirken üstüne bir de Word powerpoint ve excel de 3-5 numara öğrettim bakın böyle yapın daha iyi dedim. iyice gözlerine girdim. Gittiler başçavuşa bu eleman tamamdır dediler. Yerimi garantilemiştim. Sonra diğer bölüğün subayı beni gördü, vay çavuş seni yanıma alayım tank çavuşu yapayım dedi. Ödüm patladı a.q, tank kelimesi bile kalbimi yerinden fırlatmaya yetiyordu. Komutanım beni karargaha yazıcı yaptılar dedim. Tüh şansıma sıçim elimde çavuş yok hiç dedi neyse ki vazgeçti.
               
          Yazıcı olmama rağmen eğitimlere çıkıyordum genelde, daha takımlar belli olmadığı için yeni gelenleri dağıttılar öylesine takımlara. Bende bir takıma geçtim. Bunlarda haylazdı a.q çok gürültü yaptılar o takımın komutanı geldi, yeni olarak beni gördü, asker git bana odun bul gel dedi. Emredersiniz diyip başladım koşmaya deli dana gibi. Odunu nerden bulacam a.q bulsam askerler kızacak bulmasam komutan kızacak bulsam bir türlü bulmasam bir türlü, neyse elim boş döndüm komutanım bulamadım dedim, bana bir patlattı demek arkadaşlarını koruyosun al o zaman diye. Olduğum yerde 365 derece döndüm. Kimse dayak yemedi kabak bana patladı. Git gide şamar oğlanı oluyordum daha ilk günlerden.
    
         Bir yandan da yazıhaneye geliyorum yazışmaları öğreniyorum, askerlerin mektupları yazıhaneye geliyormuş bunları da başçavuş okuyormuş öğrendiğim kadarı ile. Üst devre askerler den biri geldi yanıma, ersin bana pembe renkte bir mektup gelecek sakın komutana verme sakla dedi. Çok özel bir durum benim için dedi. Tamam nolacak ayıp ettin dedim.
               
       Geçtim yazıhaneye pembe mektubu klavyenin altına sakladım, komutan girdi mektupları ver dedi, verdim diğer bütün mektupları. Hani burda pembe mektup vardı dedi. Meğer hepsi tezgahmış a.q beni deniyorlarmış. Aaa düşmüş şuraya dedim gittim klavyenin altından aldım verdim. İnanmadı tabi pezemenk bir sağdan vurdu bir soldan. Yazıhanenin kapısından çıkıncaya kadar dövdü. Daha anamdan babamdan öğretmenimden bir sikke dayak yememiş ben, askerde şamar oğlanı olmuştum.
    
       Her sabah spora çıkıyordum, ancak benim spor çok iyi değildi, ne uzun atlayabiliyordum ne barfiks çekebiliyordum. 17 yaşında bir yeni astsubay olmuş velet vardı, kafayı bana taktı, defalarca aynı hareketleri yaptırdı. Ben yapamadıkça dizlerime suratıma darbeler indirdi. Adam benden küçük piç, ama eşek gibi esas duruşu bozamıyorsun rütbesinden dolayı. Her gün bundan dayak yemekten sporda da ilerledim a.q zorla. Artık bütün hareketleri yapabiliyordum, halata tırmanabiliyordum filan. Neye sonradan o veletle de kanka olduk.
     
            Başka bir tane astsubayla da akşamları sohbet ederdik, pc de oyun oynardık. Gündüzde türlü bahane uydurup döverdi beni. Akşamda özür dilerdi psikopat ibne. Kusura bakma ersin ama diğer askerlerin önünde seni kayıramam, yanlış anlarlar torpil geçiyorum sanarlar dedi. Yanlış anlamasınlar diye dayakları çatır çatır yiyodum a.q
               
          E zaten sabıkalı rütbeliydi bunlar ne yapsalar yeriydi.   Yediğim dayaklardan, ve geceleri yazıhanede uzun kaldığım için uykusuzluktan, saçlarıma ak düştü, bazen oluyor kafamı duvarlara vuruyordum ciddi ciddi. Napsam kendimimi öldürsem diyordum mermili tel. nöbetine çıkıp.
     
      Bir gece yine kan uykumdan kaldırdılar, nöbet yazdığım çocuğun biri görevdeymiş, bende başkasının ismini yazıp o günkü nöbetçi astsubayın parafını attım tekrar uyudum. Zaten yüzbaşı dahil herkesin imzasını birebir atıyordum, bazen kendileri bile inanamıyorlardı ben ne zaman atmışım bunu derlerdi...
    
      Ertesi sabah kaldırdı beni nöbetçi astsubay, kalk dedi nöbetçi  yüzbaşısına gidiyoruz seni mahkemeye verip içeri tıktırıcam dedi. Bunu diyen benle akşamları arkadaş olup sabahları pataklayan komutandı. Şimdi naneyi yemiştim, kendimi savunacak hiçbir durumum yoktu. Eşek gibi yatacaktım hapiste, bir e üstüne zaten bitmeyen askerlik daha da uzayacaktı. Nöbetçi yüzbaşı da beni çok seven bir komutandı, gördüğü yerde ey aslanım, vay yakışıklı asker, keşke benim askerim olsaydın diyen şeker bir komutandı. Bizim astsubay şikayet etti beni,  komutanım bu asker gece benim imzamı atmış dedi, komutan bana baktı, atacak tabi yahu o bölük başçavuşunun sağ kolu yapabilir sakınca yok dedi.
               
         Aslan yüzbaşım kurtarmıştı beni, astsubay itide göt gibi kaldı bişey diyemedi daha.   Uzun zaman sonra iyice alıştım askerliğe, yazıcıydım ama arasıra eğitimlere, hergün de spora çıkardım arada yanlış yazdığım nöbetleri tuttum arada geceleri hiç uyumadım gözlerim kan çanağı gezdim gün boyu. Subay astsubayla devamlı içiçe olduğum için zamanla onlarla da kaynaştık.
 
          Askerlik azalmıştı artık, başka bölükten bir komutan şu telefonlara talimat yaz dedi, talimat dediği de ahizeyi aç tuşlara bas konuştuktan sonra ahizeyi yerine koy gibi. Askerlik yapanlar bilir herşey talimatla a.q. neyse ben bunu unutmuşum. Bir gün spordayız bu komutan geldi benim başçavuşa şikayet etti . senin asker beni iplemiyor diye. Bu onlar için namus meselesiydi, askerlik böylede tuhaf bir yerdir. Benim komutan bütün askerlerin önünde aralıksız beni 20 dakika dövdü. Yere düştüm kalktım dövdü. Düştüm yere kalk ayağa esas duruşa geç dedi bu sefer acır dedim yine dövdü. Döner tekme bile attı zaten siyah kuşaklıydı it. Ben de put gibi dikilip sıradaki dayak kombinasyonunu bekliyodum. Çok sağlam dayaktan sonra gittim çay ocağına ağlamaya başladım gitmedim o gün yanına. Sonra bir asker yollamış özür diliyomuş benden, çok yaktım ersinin canını ama haketti diyormuş.

          Neyseki bu askerde yediğim artık son dayaktı zaten askerlikte bitiyordu.Askerlik bittikten sonra 1 sene yine aylak aylak gezdim. Hakanın yanına gittim sene 2002 filan zaten memleket 2000 krizinden yeni yeni çıkıyo, bana patron yeni eleman istemiyor dedi. Sonra başka yerlerde iş aramaya başladım gazetedeki bir ilana göre bilgisayar depocusuydu gideceğim yer. Şartlarda sigara içmeyen diyordu. Bu bahaneyle bırakırım sigarayı dedim gittim başvurdum.
    
       Adam sırayla saydı işte ağır iştir depoculuk filan, dedim ben teknisyenim beni ilerde teknik servise alırmısınız, mutlaka alırız dedi. Meğer her yeni işçiyi böyle kandırıyormuş it sonradan öğrenmiştim. 3 ay filan çalıştım, ordaki ustalarla kaynaştık filan. Abim yaşımda ki kafa bir adam ersin sen dedi hiç cinsel ilişki yaşadın mı? Dedim ben bakirim, sadece evleneceğim kızla olacak çok özel olcak dedim. ulan ne saçmalıyosun dedi bu yaşa kadar bu zevk tadılmadan durulur mu seni bu haftasonu geneleve götürecez dedi. Vay a.q o iğrenç karılara mı gidecektim. Zaten hiç tecrübem yok bir de orda folloş kadınlardan alay işitecektim, büyük ihtimal hadi artık seni mi bekleyecem yap işini git diyecekti. Benim ki korkudan hiç hareketlenemiycekti. Yine korkular sardı beni bu adamlar ciddiydi, bir sonraki hafta genelev partisine beni de davet ettiler resmen. sonra sigarasızlık fena vurmaya başladı. Arada kapıya çıkıp sigara tüttürüyodum. Ustalarda beni idare ediyorlardı .ama çekirge bir zıplar iki zıplar hesabı sonunda müdüre yakalandım. Sigarayı attım elimden yanıma çağırdı, sen içiyormuydun sigara ersin dedi, valla bırakmıştım ama dayanamadım dedi. Peki dedi gitti.
        Ertesi gün çağırdı beni odasına cv mi gösterdi burda ne yazıyor dedi. Sigara içmiyorum yazmışım dedim. haklısınız özür dilerim dedim. adam hesabımı kesti sittir etti beni. Gittim vedalaştım ustalarla  vedalaşırken de yine gözlerim doldu ayırılırken ustalardan baya alışmıştım da onlara. Müdür bana kızdı ağlama bizi de ağlattın hadi git dedi. Çıktım gittim. Böylelikle genelev macerasından da yırtmış oldum.
       Sonra iş aramaya devam ettim,kapı kapı gezdim bilgisayarcıları yok. biz işçi atıyoruz zaten diyorlar. bir zaman sonra hakan telefon açtı bana patron seni istiyor olm gel dedi,  tilkinin dönüp dolaşacağı yer neresi, yine hakanın yanı tabi gittim yine orda başladım.

           Bir avukatlık bürosu vardı, devamlı kartuş ve toner götürdüğüm. Bir seferinde orda ki benden yaşça büyük sekreter kız dur bir dakka otur karşıma dedi. Sen evli misin dedi hayır dedim, kız arkadaşın var mı dedi yok dedim. hiç kızarkadaşım olmadı, kısmet olmadı dedim. nasıl olur senin gibi yakışıklı çocuk filan dedi bu. Muhabbet sarmaya başladı. İşte anlattı durdu, sen aslında şöyle kendine güvensen kendine çeki düzen versen kesin bulursun dedi. Ben de sevgilimden ayrılalı kısa süre oldu dedi, geceler boyu ağlıyorum hala daha etkisi gitmedi dedi. bulursunuz yine dedim sıkmayın canınızı filan. Neyse ayrıldım ordan. Bir gün telefon geldi bu kadın arıyıor bizim yazıcıya toner lazım yine dedi. Ben de ne renk dedim, nasıl ne renk ya dedi. Kırmızı toner mi mavi mi siyah mı dedim. ayyyy ersin alem çocuksun hahahaha dedi kapattı. Noldu ki a.q bu kadın neye güldü şimdi diyordum. Ben servisteyken hakan toneri götürmüş, kadında hakana sizin ersin sapık çıktı demiş, bana donun (toneri don sanmış) kırmızımı siyah mı diye soruyor demiş. Bunlar kahkahayla gülmüşler. Hakan geldi anlattı, olm ben toneri sordum lan dedim esas sapık karı dedim. böyle konuştuğumu varsaymış olsa bile baksana nasıl gülmüş dedim.
             Sonra ki zamanlar yine gittim arada kartuş filan götürmeye,bu kadın ersin bu yaz denize gidicem dedi sende gel eşlik et bana dedi. Kadının niyeti baya belliydi, yalnız başına onunla gidersek nolacak ,Kadın resmen kızgın kumlara benziyordu kendine serin su arıyordu. Düşünürüz dedim ama kabul edemedim, çünkü ne yüzme biliyordum ne de sex biliyordum. Onun yanında sadece rezil olurdum herhalde. ya iş güç izin kullanamıyorum ben dedim siz gidin dedim salladım.

          Bu sıralarda yaşlı takım elbiseli evli barklı bir adam bazı günler laptop getiriyor, bana baktırıyor 2 saatte oturup muhabbet ediyordu. Ama beni yanaktan öyle bir öperdi ki tükrüklü öperdi. Yaşlı diye ses çıkarmazdım. Seni öğlum yerine koyuyorum ersin öyle seviyorum seni derdi inanırdım. Sonra ki zamanlar bu adam da başladı mı benim arkadaşlarım var beraber gideriz hamama keseleniriz. Aha ben bu filmi bir yerlerden görmüştüm. Ama evli barklı düzgün tiplisini de ilk gördüm anasını satim. Bu adamı direk tersledim çünkü artık tecrübeliydim. Bu sohbeti ben duymamış olim sizde söylememiş olun dedin. Yaşınızdan başınızdan utanın ağzımı bozmıycam dedim. rezil oldu gitti ibne, bir daha uğramadı. Bu arada ibneleri bana çeken ne vardı anlayamadım a.q herhalde ağırbaşlı efendi konuşmam onlara cesaret veriyordu.
          Sonra bir tekstil firmasına gidiyordum, orda da benden yaşça büyük bir kadın vardı muhasebe de, git gel derken onunla da sohbetler arttı. Bende kendisini türkan şoraya benzetiyordum çok benziyordu. Dedim ki aynı eski türk filmlerindeki türkan şoraya benziyorsunuz. Onun havası var sizde dedim. bunu iltifat olarak aldı sonra muhabettimiz daha da koyulaşmaya başladı msn imi aldı telefonumu aldı filan. Sonra msn de gördüm bunu sinemalardan filan konuştuk, ya bilmiyorum şu an vizyon da hangi filmler var ki dedim. beni filme mi davet ediyosun ersin dedi. Halbuki etmedim ki, belli ki benle snemaya gitmek için bahane arıyor. Ben de evet istiyorum dedim yalandan buluşalım bu haftasonu çok güzel film var dedi. Neyse buluştuk taksimde gittik kadın giyinmiş süslenmiş o gün muhteşem. sinemaya gittik, film da vinci nin şifresi. Ben ödiycem dedim olmaz dedi ben buu ödeyeyim sen de çıkışta tatlı ısmarlarsın dedi vay a.q tatlı yemeye de gidecektik yani. Gittik koltuk arıyoruz ben yeri buldum oturacam, dur önce beni yerime oturttur kibarlık öğren dedi. Ben ne bilim cahilim bu konularda kaç kızla gezdim ki dışarda. Neyse özür diledim yerine geçirdim yanına oturdum. Sinema başladı ama hiç benim tarzım değildi, şifreler filan meğer bunun önce kitabını okumak gerekiyormuş. Hiç bişi anlamadım haliyle. Sinema ara verdi, ben sigara içicem yeaaa dedim, öyle şey olurmu dedi, ben lavaboya gidicem bana eşlik edicen dedi. Yahu bu işler ne zor işmiş arkadaş gittim tuvalet önünde bunu bekledim diğer sevgililerini bekleyen erkeklerle. Neyse ki o zamanlar sigara serbest içeride içtim sigaramı da bu çıktı. Gittik ikinci yarıya., izledik ama benim hep uykum geldi, ama o kitabıda okumuş heyecanla izledi. Sonra çıktık sinemadan tatlıcı arıyoruz, bana film hakkında anlatıyor sahneleri, ben de evet ya ilginçti evet ya şifreler vardı filan diye salladım. Tatlıcı bulduk girdik, bu kadın hiç durmayacak şekilde bıdır bıdır konuşuyor. Meğer gevezeymiş o anlatıyor ben dinliyorum o anlatıyor ben dinliyorum. Yemin ediyorum bayılacaktım o derece. Neyse bitti tatlılar çıktık. Ayrılcaz sen ne tarafa dedim, şimdi hatırlamadığım bir eyr dedi, yani dolmuşa binecekti bende otobüse. Ayrılma noktasında yanaktan öpüşecektik ki, dedi nereye beni dolmuşa kadar geçirmeyecek misin. Haydaaa bu işler hiç baan göre değilmiş arkadaş, nedir bu erkeklerin çektiği, gittim dolmuşlara neyse bunla tokalaştık yanak yanağa öpüştük mutlu mutlu gitti kadın.
    
        Artık nerdeyse hergün arıyordu beni, telefonda konuşuyorduk, ama aslında o benden büyük olduğu için ben arkadaşça görüyordum. Yani aramızdaki şeyin tam adı henüz yoktu. Arkadaşça oluyordu herşey. Yine buluşalım haftasonu dedi olmaz dedim. sonra ki haftalarda yine istedi bişiler uydurdum.

            Bir süre pes etti aramadı, ben de aramadım. Sonra aradı hayırsız ben arasam aramıyorsun dedi. Hadi bu hafta buluşalım dedi, iyi de dedim buluşalım ama arkadaş mı olcaz dost mu yoksa sevgili mi dedim adını koyalım şu işin dedim. maksat onu da soğutmak mevzudan aylak aylak ne geziyoz. O bana demesin mi sen nasıl istersen öyle olsun, başımdan kaynar sular döküldü tamam ben bir düşüneyim seni ararım dedim. tamam güzel kadındı ama benden büyüktü yahu hiç sevgilim olabileceğini düşünmemiştim bile. Arayıpta ne diyeceğimi bilemedim yine kilitlenmiştim, sonrasında o da aramadı, ilerleyen zaman içerisinde ordan da ayrılmış zaten daha görüşmedik.
             Birgün sarışın civciv kılıklı bir adam işyerinde patron varken servis istedi. Konuşması filan kırık, pantolon beyaz şeffaf, adam açık gaydi belli. Patron ersin sen arkadaşla git dedi, neyse iş iştir dedik. İbnenin arabası vardı bindik gidiyoruz daha yolda başladı sulanmaya. Allahıma o kadar dua ettim inş. Seni bana yollasın die orda dedi . iyi ki arkadaşını yollamadı o öküzü hiç sevmedim dedi. Ben içimde töbe yarabbi diyom filan gittik evine.
        
           Bana içki sundu, bi tane içim dedim, sana mısırda patlatabilirim ne istersen yapim dedi. Kadın gibi adam anasını satim hizmet sonsuz. İçki bitti tadıda hoş geldi, bir tane daha verim dedi çarpmasın şimdi öğlen vakti dedim. hayır bu çok yumuşak içkidir su gibi gider dedi. 2 içtim 3 geldi. Meğerse cin tonik miş anasını satim. Hafiften yamulmaya başladım. Sonra yanıma yaklaştı iyice pc de eski erkek arkadaşını gösteriyor ikisi de çıplak felan noluyor anasını satim ama hala aklım başımda.
Eski sevgilim ayrıldık çok yalnızım dedi bu bende ses yok. Sonra beni yatağa itti üstüme çullandı göğsümden başlayarak göbekten aşağıya doğru okşuyor. El kırmızı alarm bölgesine gitmek üzereyken abicim git dedim. size saygı duyarım ama ben kadınlardan etkileniyorum dedim. bırakın beni lavabo nerde dedim. gittim lavaboya yüzümü yıkıyorum, yardıma ihtiyacın var mı ersin dedi, vay manyak ya gittim iyice kilitledim kapıyı gelir melir bi de ibne. Çıktım ben gidiyorum dedim işi gücüde bıraktım para da istemedim sarhoş kafayla kaçtım ordan. Dur olurmu ben götüreyim dedi. Benimde kafa açılıyordu artık . neyse sözünü tuttu beni işyerine kadar usul usul götürdü. La bu ibneler neden hep beni bulur?
Sonra ki zamanlarda her zaman gittiğim bir emlakçı ya yeni bir sekreter alındı. Acayip güzeldi hem yüzü hem fiziği harikaydı. Her gittiğimde bilerek işi uzatır bunla sohbet ederdim. Bana çay yapar ya da kahve getirirdi. Hoş sohbetlerimiz olurdu. Ben artık iş haricinde bile geçerken uğrar hale gelmiştim. Patronu her gün geç gelirdi o yüzden yalnız ve rahattık. Kıza aşık olmaya başlamıştım bir içim suydu. Sonra bunu doğum gününü öğrenip bir yere kayıt ettim. İlk defa kararlıydım hayatımda ilk defa bir kıza ben açılacaktım. Doğum günü geldiğinde gittim çiçekçi müşterimizden gayet güzel görünümlü bir çiçek yaptırdım. Çiçeği paltonun içine sakladım gittim yanına, çıkardım çiçeği senin kadar güzellerini bulamadım idare et, doğrum günün kutlu olsun dedim. kız bu sefer kızardı bozardı. Sanırım niyetimi anladı.

Akşam msn de gördüm bunu, tepkisini bekliyordum olaya, ama beynime sıkacağı kurşunun hazırlığını yapıyordu, ersin benim nişanlı olduğumu bilmiyorsun değil mi? Bu nasıl soruydu nişanlıysa o yüzüğe ben nasıl dikkat etmemiştim. Resmen şoktum. Sonra bana dersler verdi, sen kafaya takınca olsun istiyosun karşıdaki insanın duyguları önemli değil. Bana ders verme dedim, en nefret ettiğim şeydir dedim. sonra hayatımda pişmanlık duyacağım o rezil cümleyi kurdum. Ben seni erkek arkadaşından daha çok mutlu ederim dedim. sen nasıl konuşuyorsun bunu onun duymasını istermiydin ersin dedi. Ulan hakkaten söyleyebilirdi ben ne halt demiştim öyle. Neyse ki söylemeyeceğim ersin bunu unutalım hiç söylememiş ol dedi. Rahatladım. Sonra ki günlerde düğününe de davet etti tabii ki gitmedim daha da konuşmadım da.
Hakanda bu arada evlenmişti bir kızla, çok gezdik beraber yemekler yedik onlarla, konu benim saplığıma geldi. Neden ersinin sevgilisi yok dedi karısı. Peki ersin dedi devam ederek. Sende tip yok, eee para yok, eee çenede yok sen nasıl kız tavlıycaksın ki dedi, hayatımın ayarını yedim beyler kız fazlaca açık sözlü çıktı.valla haklısın ne diyim dedim beğenen de böyle beğensin artık dedim. Hakanda bu arada gülmekten ölüyo ibne.
Birde beşiktaşta bir eve gidiyorum bir kadın ve bücür boylu yardımcısı kız var, daha ilk gün kızla sohbet açıldı, ilk günden nişan bozduğunu işinden ayrıldığını filan anlattı kız. Böyle acayip inançları vardı astroloji quantum enerji fal filan, allah seni karşıma öyle bir zamanda çıkardı ki dedi. Bence tesadüf değilsin sen dedi. Anaaa daha ilk günden kız yazıldı iki sohbet ettik diye. Sonra sından cebimi o kadından almış, mesajlar çekiyor kahve içelimmi J filan diye cevap yazmıyorum. Bir gün yine gittim servise oraya, kızgındı sen mesajlarına cevap yazmazmısın, mesaj atanlara değer vermezmisin dedim. ya benim telefona baktığım bile yok çalarsa açıyom dedim yalandan. Kalbinide kırmak istemedim hiç. Bu da saf gibi inandı yine sohbet filan etti. O akşam yine mesaj atmış seni aklımdan çıkaramıyorum, aklımı kaçırdım galiba. Diye yine cevaplamadım. Bir zaman sonra ki gidişimde ise yine bir ayar yemeye hazırlanmalıydım çünkü, ersin şurdaki evin kedisi var ya, ona yaklaşıyorum kaçıyor, köşeye sıkıştırıyorum tırmalıyor sen aynı ona benziyorsun dedi. Hiç olmazsa olumsuzda olsun mesaj at bana dedi fırçalayarak. Ayarımı yedim sustum aslında kız haksızda değildi. Salakça bir vurdumduymazlığım vardı. O kızda bir süre sonra İstanbul dan taşındı, bir astsubay bulmuş evlenmiş.
Bizim patronun bir amcası vardı arada bir ziyarete gelir tonton bir amcaydı. Buna eskiden bakıcılığı yapan rusya da esasen türk kökenli iki kız da bazen bize gelirdi o varken. Birisi ablası zineida (Zeynep derdik) birisi kardeşi valentina (vala derdik) gelip gidiyorlardı. O amca da derdi ki bu kızların türkiye de rahat çalışması için evlenmeleri lazım evladım dedi. Yoksa bunlara rahat yok, gönderiyorlar memleketlerine dedi orda da açlar dedi. Ben de zeynebi göze kestirdim öylesine şakayla ben evleneyim dedim. kız alındı anasını satim. msn adresini yazdı kağıda verdi görüşelim burdan ersin dedi. Bunlar bizim türk kızları gibi değil ki hiç utanma filan yok patronumun amcasının yanında direk verdi msn i.

Akşam msn de konuştuk kamerada açtı bu. Sonra ben havadan sudan konuşurken, ersin sen bence biraz çapkınlık yapmayı öğren öyle gel dedi. Haydeeee bütün moral gitti anasını satim. Her ayarı ben mi yiyecem hayatta. Sinirlendim ve kapadım msni yüzüne.

Birkaç gün geçti geldi dükkana bu. Bizim patronda artık yaz olduğu için hep dükkanda. Şu ersin var ya artık benim ex-aşkım bana küstüüüü dedi. Utanmaz kadın şaşırmış neler söylüyordu utanmadan. Sinirlendirdin dedim, neye sinirlendirdim ki dedi daha iyi bilirsin sen dedim. hayır bilmiyorum kesinlikle ben bişi yapmadım dedi. Kız hakiakten de bunu derken ciddiydi. O verdiği ayarı ayar olarak düşünmedi öylesine söylediği besbelliydi.
Neyse zaman içerisinde barıştık ama evlilik konusunu açmadık. Bana pasta çörek getiriyordu. 2 de neskafe getiriyordu. Hadi su kaynatta içelim diyodu. Böyle uzun zman konuştuk. Fotoğraflar çekindik feyse koyduk. Ama sevgili ayağı çekmiyoruz arkadaş gibi davranıyoruz.
Birgün 39 derece ateş işyerindeyim patronda yok bırakamıyorum, hastaneye gitmem lazım. Bu geldi işyerine nasılsın dedi hastayım dedim eliyle alnıma dokundu ooo yanıyorsun dedi git. Patrona söyledim ben gelince gidersin dedi dedim. sonra bu elini masaya vurdu. Ersin benim evleniyor musun evlenmiyormusun karar ver dedi. Zaten hastayım şaşırdım anasını satim. Benden sana hayır gelmez git kısmetini başka yerde ara dedim. ama neden ailenmi istemez beni dedi. Hayır benden koca olmaz dedim. sonra gitti bu bir süre sonra patron geldi ben çıktım taksiye bindim hastaneye gidecem aradı cepten. Nasıl oldun ateşin düştümü dedi, yok sağol iyiyim dedim yalandan. Bak benim gibi kimse aramaz kıymetimi bil dedi. Teşekkür ederim sağol dedim. kapattım. Sonra da birini bulmuş başka feyste gördüm kıllı mıllı bir herif. Yakışmışsınız diye de mesaj attım yalandan. Oda benden vazgeçti.

2012 nin yılbaşında canım çok içmek istedi. herşeyi unutmak sinirlenirimi gevşetmek istedim ama artık çevremde içecek kimse yoktu yalnızdım. evde sıradan bir gece olmuştu.

aradan neredeyse geçen 10 yılda da hiç bir şey olmadı.

10 ocak doğum günümde de bakirliğimin 41. yılını yalnız kutlayacağım artık. belki kimse hatırlamazsa onu bile unutacağım bu sene.

Hikayemin sonunda bugün ben yine 40 yaşımda bakir, ben yine yalnız, hayatın kıyısından köşesinden tutarak hayata ayak uydurmaya çalışan biri olarak kalacağım.

Sonuna kadar okuyanlara da sabırlarından dolayı teşekkürler.